Köşe Yazıları

Çerçicilik Ve Yöre Çerçileri

“Çerçiliğe yeni başlayanlar, omuzlarına attıkları bir heybe ile dolaşırdı. Heybe mesleğin
olmazsa olmaz koşullarının başında gelirdi. Şimdiki süpermarketlerde nasıl ‘eldivenden
merdivene’ hatta otomobile kadar her şey bulunuyorsa, çerçilerin heybeleri de iğneden ipliğe,
artık Allah ne verdiyse, köylünün ihtiyacı neyse onlarla dolu olurdu.”10 Heybenin bir gözünde de
mutlaka çocukları sevindirecek oyuncak, şeker, yiyecek, Bayburt’a has deyimiyle “gaga”
bulundurulurdu. Çocukluğumun bir bölümünün geçtiği Kocayokuş (Tarhanas) köyüne, yörenin
en önemli çerçisi olan “Çerçili11 Kor Kemal” gelirdi. Kınıgüzellerin duvarın dibine çıkınını açar;
boncuk, basma, pazen vb. ihtiyaç maddeleri satardı. Karşılığında da daha çok yumurta alırdı.
Kor Kemal, köyün varlıklısı sayılan Rıza dayımlara misafir olur, yer, içer, dinlenir sonra giderdi.

3
Türkçe sözlük, TDK, Ankara 2005, s.416.
4 Necdet Tozlu, Kültürümüzde Çerçi Esnaflığının Son Örneklerinden “Tespih Çerçiliği” Erzincan Ünv. Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, Erzincan 2013, s. 210.
5
TİETZE, Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lügatı l (A-E) s. 498a; Clauson, G.An Etymological Dictionary of Pre –
Thirteenth Century Türkic, 1972, s.428.
6 Doerfer, G.Türkischen und Mongolischen Elements in Neupersis TMEN, 1967, lll. No. 1075.
7
İsmet Zeki Eyüboğlu, Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü, İstanbul 1991, s.140.
8Codex Cumanicus (KodeksKumanikus), Karadeniz’in kuzeyindeki Kıpçak Türklerinden (Kumanlar) İtalyanlar ve Almanlar
tarafından 14. yüzyılda derlenmiş iki bölümlük bir eserdir.
9 Cem Dilçin, Mesud Bin Ahmed, Süheyl ü Nev-bahar, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Yayınısayı:51, Ankara 1991 s.472.
10 Once Upon a Time, Bir Varmış Bir Yokmuş, Teknogon, İstanbul 1993 Sayı 2, s. 26.
11 Çerçi, Bayburt’a 40 km mesafede Gümüşhane il sınırındaki merkez köylerden biridir.
25
Kültürümüzde Çerçicilik ve Çerçi Esnaflığının Bayburt Gümüşhane Erzincan Yöresi Örneği
Yöreden bir başka çerçi, “Çıngıllı Hüseyin Dayı” lakabıyla anılan Şiranlı Hüseyin Bayraktar’dı.
Çıngıllı, karasakız ve katran satardı. Bu maddeler, başta hayvan hastalıkları olmak üzere çeşitli
alanlarda köylünün kullandığı ürünlerdi. Çıngıllı’nın ilginç yanı köylerden el yazması kitaplar
toplamasıydı. Ömrünün son demlerinde Cemil Seyyah’ın12 bütün ısrarına rağmen kitaplarını
üniversite kütüphanesine bağışlamayı kabul etmemişti.
Sadece bahar mevsiminde çeşitli bitki tohumlarını köylere ulaştıran tohum çerçileri vardı
ki, günümüzde tamamen ortadan kalkmış durumdadırlar. Buna karşın kayda alınması gereken bir
çerçi grubudur. Her tohumdan üçer beşer kilogram alıp ücra dağ köylerine (Bayburt, Aşkale,
Tercan ve Çayırlı köyleri) ulaştırıp ölçü birimi çay bardağı olmak üzere satarlardı. Tohumcuların
en belirgin özelliği para dışında bir karşılık kabul etmemeleriydi. Çay bardağıyla tohum satma
geleneği yörenin şehir pazarlarında da hâlâ sürmektedir. Diğer çerçiler, sattıkları ürün
karşılığında aldıkları tahılı yanlarında taşıdıkları “kodik” denilen (urub’a benzer) bir ölçü aletiyle
ölçer ve öyle alırlardı. Hatta bunda bazen pazarlık bile yapılabilirdi.
Meyve sebze çerçileri yörenin bir başka çerçi grubudur. Erzincan merkez Karakaya köyünden
Cemal Gül13, Kelkit, Bayburt, Çayırlı, Pülümür köylerine küçük gruplar halinde çerçiciliğe
gidildiğini, ürünlerini oralara ulaştırarak değerlendirdiklerini şöyle anlatıyor: “Herkes satacağı
malı (kayısı, elma, üzüm ya da bu meyvelerin kuruları vb.) akşamdan hazırlar, gece ülker
yıldızının doğmasıyla (saat 23 suları) yola çıkılırdı. Çerçiler tek kalem mal yükler, bir kafilede
bir malı bir çerçi götürürdü. Üç-dört saat yürüdükten sonra Ağveren’de mola verilir, hayvanlar
dinlendirilir, istirahat edilirdi. Birkaç saat sonra hayvanlar tekrar yüklenir yola koyulur sabah
satış yapılacak köye ulaşılırdı. Köyün ileri gelenleri ürünlere rayiç (fiyat) belirlerdi. Fiyatta
anlaşma sağlanınca satışlar başlardı. Genelde “doldur ver, doldur al” şeklinde alışveriş olurdu.
Oradan diğer köye hareket edilir, satış yapılır, konaklanırdı. Birkaç gün süren alışverişlerde bazı
köylerde ikram, barınma imkânı sağlandığı gibi bazı köylerde hiçbiri yapılmaz, tezek yığınları
dibinde sabahladığımız olurdu.”
Alışverişte paranın yok denecek kadar az kullanıldığı, alışverişin genellikle mübadele
(değişme, değiştokuş) ile yapıldığı o zamanlarda, yumurta, (yımırta diye telaffuz edilir) önemli
bir birimdi. Bu ürün 3 yumurtaya, şu ürün 5 yumurtaya gibi. Yumurta, alışverişte kadın eliyle
kullanılırdı. Beyler bu işin pek farkında değildi, hatta ev eksiklerinin bir kısmının yumurta
sayesinde giderildiğinden çoğunun haberi bile olmazdı. Evin kadını, yumurtaya ayrı bir değer
atfederdi. Saman dolu bir kalbura veya tenekeye biriktirilen yumurtalar özenle saklanır ve
korunurdu, çünkü onlar bir güvenceydi âdetâ. Eve bir misafir geldiğinde yüz ağartacak yegane
şeydi yumurta. Tereyağına bakır sahanda kırılan iki yumurta onuru haysiyeti kurtarırdı. Nasıl
olsa yanında iki lavaş ya da iki gagalat14 ekmekle bir tas yogurt da bulunurdu herhal. Yumurta,
can simitiydi. Evin kadını, evin direği, çerçi gelene kadar biriktirdiği yumurtaları kapar, koşar
çerçinin yanına. Önceden belirlenen ihtiyaçlar ne ise; bir kalıp sabundan don lastiğine kadar ne
varsa önem derecesine göre, bütçesi (yumurtası) elverdiğince temin edilirdi. Yumurtaların çift
sayılması âdettendi. Nedendir bilinmez ama bu yöre alışverişinde çift sayılmak hâlâ geçerliğini
sürdürmektedir. Örneğin, kuzular, danalar, tosunlar çifti üzerinden pazarlık edilir, genellikle çift
sayılarak alınır satılırlar.
Çerçiyle yapılan alışverişlerin bir diğer şekli “kabı kabına” denilen usûldür. Bir kap
tahıla karşılık, bir kap meyve verilmesi gibi. Çerçinin sıtma görmemiş sesi hâlâ kulaklarımdadır:
“Kabı kabına, kabı kabına, kabı kabına…” Sattığı malın karşılığında köylünün yetiştirdiği
ürünleri alan çerçi, onları kasabada, şehirde paraya çevirir, eksilen ürünlerini takviye eder ve
yeniden düşer yollara. Önceleri sırtındaki heybesiyle yaya olarak bu işi yapan çerçi, zamanla at,
eşek, katır gibi yardımcılarla işi büyüttü. Motorlu taşıtların gelişmesiyle de çerçi, ayağını yerden

12 Cemil Seyyah (65, esnaf), 18.05.2014 tarihli mülakat, Erzincan.
13 Cemal Gül (70, esnaf), 28.01. 2015 tarihli mülakat, Erzincan.
14 Gagalat, yörede bir tür tandır ekmeğinin adı. Ortası delik lavaşa göre hafif kalınca açık tandır
ekmeğidir.
26
Necdet Tozlu
keserek kamyonet, minibüs vb. araçlarla motorize ekipmanını kurdu ve faaliyet alanını iyice
genişletmiş oldu. Dolayısıyla başlangıcından itibaren çerçinin daha geniş bir anlam içerdiği,
“seyyar satıcı”ya denk düştüğünü söylemek gerekir.15

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu