Zamanla İlgili Halk İnanışları
Bilindiği üzere gece gündüz, yaz kış, ayın hareketleri gibi zaman içerisindeki
bazı olay ya da durumların belirli aralıklarla sürekli tekrar etmesi zamanın belirli
dilimlere bölünmesini, yani takvimin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bazı olay ya da
durumların belirli zaman dilimlerinde sürekli tekrar etmesi ise zamanın, söz konusu
olay ya da durumların gerçekleşmesinde etkili olduğu düşüncesini doğurmuş ve bu da
zamana bağlı bir takım kehanetleri ortaya çıkarmıştır (Boyraz 2010, 152). Türk halk
inanışları içerisinde zamanla ilgili inanışlar önemli bir yer tutar, özellikle günler,
günlerin belirli dönemleri (sabah, öğle, kuşluk, akşam gibi), ve bazı aylar hakkında
birçok inanış mevcuttur. Bu zamanların bazılarına iyi, olumlu özellikler atfedilirken
bazılarına olumsuz anlamlar atfedilmiştir. Halk, özellikle bir işe başlarken, bir şeyler
yaparken zamanın o iş için uygun olup olmadığına dikkat edip işe ona göre
başlamaktadır. Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde zamanla ilgili birçok inanış mevcuttur.
Adana yöresinde Çarşamba günleri çamaşır yıkanmaması gerektiğine inanılır
(Kabak 2011, 169). Tunceli’nin Pertek ilçesinde Nevruz gününde, köyün çeşmesinin
suyundan çocuklara içirilir. Romatizmalı ya da başka ağrıları olanlar ağrılarından
kurtulmak için bu günde ağaçların dallarını bükerler. Kara Çarşambada (Mart ayının
93
ikinci haftası içerisindeki Çarşamba) hastalıklara iyi geldiği inancıyla derede yıkanırlar
(Polatcan 2006, 62). Konya’nın Beyşehir ilçesinde arife günü gün doğmadan önce bütün
çeşmelerden zemzem suyu aktığına inanılır ve bazı insanlar o vakitte kaplarına su
doldurur (Samancı 2008, 57). Mersin’in Silifke ilçesinde Çarşamba gününün diğer
günlere göre hükmünün daha fazla olduğuna inanılır ve halk, sağaltma ocaklarına
Çarşamba günleri gider (Kabak 2011, 170-176).
Derinkuyu ilçesinde de zamanla ilgili birçok inanış mevcuttur. Bu inanışlar
şunlardır.
Arife günleri dikiş dikilmez (Güçlü 1995, 28).
Arife günü sabun kullanılmaması gerektiğine inanılır (KK: 70, 72, 75).
Arife günü dikiş dikmenin günah olduğuna ve arife günü dikiş diken kadının,
ölmüş çocuğu varsa onun derisini diktiğine inanılır (KK: 20, 22, 25).
İki bayram arasında nikâh kıyılması iyiye sayılmaz (Güçlü, 1995 27).
Herkesin nasibinin sabahleyin güneş doğmadan dağıtıldığına, erkenden kapısını
açanların bu nasibi alacağına inanılır (KK: 21, 23, 120, 122).
Akşamüstü yemek yiyenin anası babası ölür (KK: 90, 91, 93, 94, 96, 97, 99,
102).
Akşam namazından sonra yumurta, süt gibi şeylerin mühürlendiğine ve onlara
dokunulmaması gerektiğine inanılır (KK: 60, 61, 65, 67).
Akşam soğan yenen eve melek girmeyeceğine inanılır (KK: 70, 71, 77).
Geceleri dikiş dikilmesi, tırnak kesilmesi iyiye sayılmaz (Güçlü 1995, 28).
Gece dikiş dikilen evdeki kişilerin işlerinin yolunda gitmeyeceğine inanılır (KK:
60, 66, 68, 69).
Gece dikiş dikildiğinde ipi şeytanın düğümleyeceğine inanılır (KK: 200, 201,
202, 208).
Gece ıslık çalmanın şeytanı çağırmak olduğuna inanılır ve iyi sayılmaz (Aytekin
2006, 142).
Gece bir şeye dokunmanın günah olduğuna inanılır (KK: 120, 122, 125).
Gece su kaynatılmaz (KK: 120, 122, 125).
Gece insanların ruhunun dolaştığına inanılır (KK: 80, 87, 88, 89).
Gece tırnak kesmenin ömrü kısaltacağına inanılır (Güçlü 1995, 35).
Gece evden kara kazan çıkmazmış, evden kara kazan çıkarsa o evden cenaze
çıkacağına inanılır (KK: 70, 72, 75, 76, 77).
94
Gece evden tuz çıkması iyi sayılmaz (KK: 90, 92).
Gece evden yumurta verenin ömrünün kısalacağına inanılır (KK: 35, 36, 40).
Gece evden ateş çıkarılmaz, yere ateş dökülürse bazı yaratıkların musallat
olacağına inanılır (KK: 130, 132, 135).
Gece ev süpürmenin fakirlik getireceğine inanılır (KK: 63, 96, 99, 109).
Gece sakız çiğneyenin ölmüş yakınlarının etini çiğnediğine inanılır (KK: 23, 25,
30, 32).
Gece sakız çiğneyene kızılır ve “Şeytanla uğraşma” denir (KK: 110, 111, 115).
Salı günü iş yapmanın uğursuzluk getirdiğine inanılır (KK: 94, 95, 97).
Salı günü düğün yapılmaması gerektiğine inanılır (KK: 110, 111, 115).
Salı günü yeni elbise giyilirse çabuk eskiyeceğine inanılır (Güçlü 1995, 28).
Salı günü işe başlamanın ve yola çıkmanın uğursuzluk getireceğine inanılır (KK:
12, 15, 17).
Çarşamba günleri kurşun döktürülür (KK: 20, 22, 23).
Çarşamba günleri çocuklar delik taştan geçirilir (KK: 25, 30, 35).
Perşembe akşamları bıçak veya makas bir masanın altına konulursa Cuma sabahı
daha sivri olacağına inanılır (KK: 23, 35, 56, 96).
Kız baba evinden Perşembe veya Pazar günleri çıkar (KK: 20, 21).
Cuma akşamları yemeğin erken yenmesi ve bulaşıkların erkenden yıkanması
gerektiğine inanılır (Güçlü 1995, 35).
Kırk baskını çocuk, üç Cuma cami veya kilise etrafında dolaştırılır (Aytekin
2006, 145).
Çocuğu ölen kadının Cuma günleri iş yapmayacağına inanılır (Güçlü 1995, 28).
Saralılar Cuma günü camiyi tavaf ederse iyileşeceğine inanılır (Güçlü 1995, 28).
Cuma akşamı ev süpürülürse meleklerin kanadının kırılacağına inanılır (Güçlü
1995, 33).
Cuma günleri dışarı zibil (çöp) atılmaması gerektiğine inanılır (KK: 78, 79, 81).
Cuma günleri tırnak kesilmeyeceğine inanılır (KK: 90, 91, 98).
Cuma öğleden sonraya kadar çamaşır yıkanmayacağına inanılır (KK: 135, 142).
Cumartesi günü çamaşır yıkamanın uğursuzluk getireceğine inanılır (Güçlü
1995, 33).
Hıdrellezde bir dedenin ekinleri dolaşıp onlara kısmet dağıttığına inanılır (KK:
100, 102, 103, 120).