Nazar ve Nazardan Korunmayla İlgili Halk İnanışları
Halk arasında en yaygın inanışlardan birisi olan nazar hakkında birçok tanım
vardır.
P. Naili Boratav nazarı “Kimi insanların bakışlarındaki güç ve bu güçle; bir
kişiye bir hayvana ya da bir nesneye bakmakla, canlı üzerinde hastalık, sakatlık, ölüm;
nesne üzerinde kırılma vb. bir olumsuz etkinin meydana gelmesidir” (Boratav 1997,
126-127) diye tanımlar.
Yaşar Kalafat ise nazar hakkında “Kara iyelerden birisi olarak kabul edilen
nazar, kişioğlunun bizzat kendinden kaynaklanır. Gözler vasıtası ile bakışlarla nazar
edildiği kanaati hâkim ise de kişioğlu görmeden de duyarak ve tadarak da nazar edebilir.
Hatta muhayyilesini kullanarak da nazara sebep olabilir. Nazar canlı ve cansız varlıklara
131
yönelik olabilirken nazara karşı en fazla bebeklerin korunmaya ihtiyacı olduğuna
inanılır.” (Kalafat 2010, 203) demektedir.
Nazara uğramaya en elverişli kimseler çocuklar ile güzellikleri, hünerleri
herkesin hayranlığını uyandırmış kişilerdir; çünkü çocuklar zayıf mahlûklardır, çabuk
etkilenebilirler. Güzeller, hünerliler, mutlular da insanların kıskançlık duygularını
kamçılar. Bu kötü duygular göz yolu ile hedefi etkiler ve sakatlar. Nazara sadece
insanlar uğramaz. Mal mülk, hayvanlar (Özellikle at, inek gibi büyükbaş hayvanlar),
evler de nazara uğrayabilir. Durup dururken hastalanan ya da sakatlanan at, sütü
azalıveren inek, bereketli beklendiği halde kıt elde edilen yıllık mahsul vb. için de
“Nazara geldi, Nazara uğradı” denilir. Hatta aile içindeki düzen, iki dost arasındaki
sevgi bağı gibi başarı ile yürütülen bir iş de nazara uğrama sonucu bozulabilir. Halk
içinde bazı kişilerin, sebebi bilinmeyen olağanüstü ölçüde nazar güçleri olduğuna
inanılır. Bakışı ile bir atı iki, üç yüz metreden çatlatabileceğini ileri süren ve bunu
ispatlayan kimseler hakkında hikâyeler anlatılır. Nazar, kıskançlık gibi olumsuz
duygulardan gelebileceği gibi özellikle de kişinin yakınlarının fazla hayranlık ve sevgi
duygularından da gelebilir. Bu türlü nazardan en çok çocuklar etkilenir, onun içindir ki
ananın babanın çocuğuna fazla düşkünlüğü iyi sayılmaz.
Nazardan ilk akla gelen korunma çaresi zarar görmesi ihtimali olan kişiyi kem
gözlerden kaçırmaktır. Bu uygulamanın aşırı boyutlarını masallarda görmekteyiz.
Padişahın çocuğu (Çoğu kez kızı) o kadar güzeldir ki çocuğa nazar değmesinden
korkulur, bu yüzden yıllarca kimseye gösterilmeden bir köşkte tek başına yaşamak
zorunda bırakılır. Çok sağlıklı ve güzel çocuklar, hatta kırkı geçtikten sonra da mümkün
olduğunca nazarının dokunacağı düşünülen kimselere gösterilmemeye çalışılır (Boratav
1997, 104-105).
Çocukların en yakınlarının sevgi ve hayranlık bakışlarının, aşırı okşamalarının
kötü sonuçlar verebileceği inancı ile çocukları, tatlı sözler yerine “Maskara,
çirkin”…gibi kötüleyici sözlerle sevmek tavsiye edilir. Ayrıca arada kesinlikle
“Maşallah” demek ve kelimeye “tü tü …” sesleriyle tükürme taklidi de eklemek gerekir
(Boratav 1997, 105). Bu sözler ve hareketler ile kişinin içinde olduğunu bildiği kara
iyeyi şaşırtmak amaçlanır.
Nazarlık, koruma ve korunma amaçlıdır. Bu objelerin yalnızca biçimleri değil,
yapıldıkları maddeler ve renkleri de önemlidir (Artun 2005, 251). Anadolu’da nazarlık
genellikle “Göz değmesinden Tanrıya sığınıldığını sembolize eden mavi boncuk,
132
kamların koruyucu iyelerini sembolize eden kurt dişi ve kurt derisi” (Kalafat 2010, 202)
nazarlık olarak kullanılır.
İnsanlar nazardan korunmak amacıyla bu uygulamaların yanı sıra muska ve
ayetlerden yararlanma yoluna da gitmektedir. Bunda İslamiyet’in etkisini görebiliriz.
Nitekim insanlar nazardan korunmak amacıyla inandıkları dinden de yardım alarak
hareket etmişler ve bu şekilde nazardan daha etkili bir yol ile korunabileceklerini
düşünmüşlerdir diyebiliriz (Akyol 2006, 52).
Nazar, halk inanışları içerisinde en yaygın inanışlardan birisidir. Anadolu’nun
her yerinde nazara inanılır ve nazardan korunmak için bir takım tedbirler uygulanır
(Çetin 2007, 50).
Derinkuyu yöresinde de nazarla ilgili birçok inanış ve uygulama mevcuttur. Bu
inanış ve uygulamaları; nazardan korunma ve nazarın tedavisi ile ilgili inanış ve
uygulamalar olarak ikiye ayırabiliriz.