Kütüklü, Ağaçören
Kütüklü koyu Aksaray ilinin Ağaçören ilçesine bağlı Agacoren’e 5 km uzaklikta bir köydür. Yaklasik 100 hanesi bulunan koyun buyuk bir bolumu Ankara, İstanbul ve Adana’ ya goc etmistir. Koyun su anki muhtari Kadir Kütük’tur.
KÖYÜN TARİHÇESİ :
Köyün kayda değer bir tarihçesi olmamakla beraber; anlatılanlara göre köyün 200-300 yıl önce Adana tarafından göç eden insanlar tarafından kurulduğu sanılmaktadır. Adana’da Kütüklü köyünün bulunması bunu doğrulayacak niteliktedir. Fakat Kırşehir ve Aksaray tarafından da göç edenler de bulunmaktadır.
GELENEK VE GÖRENEKLER
İç Anadolu bölgesindeki gelenek ve görenekler burada da geçerlidir. En önemli gelenekleri ise düğünlere verdikleri önemdir. Düğünler 3 gün sürmektedir, 3 gün boyunca düğün evinden yemek verilir en önemli geleneklerinden biriside misafire olan saygıdır. Misafire karşı çok büyük bir ilgi vardır misafire yemek verilmeden kesinlikle gönderilmemesi buna en güzel örneklerden biridir.
Köyün eskileri pantolon ve ceket giymektedir. Erkekler yazın dahi ceket giyerler. Kadınlar ise kısa don veya etek şalvar giyerler üzerlerine kazak giyerler. Yeni nesil ise bugün kentlerde görülen giyim kuşamla aynıdır. Kadınlar yazmalarına (bürgü) büyük önem verirler onları işleyerek başlarına takarlar.
EVLERİN YAPISI : Genelde evler kerpiç yapılmış olup bunlar eskiden yapılmış olan evlerdir. Yeni yapılan evler briket veya betonarmedir. Evler oldukça geniştir. Tüm evlerde geniş bir bahçe, hayvanlar için ahır ve ağıllar bulunmaktadır. Eski evlerin damları topraktan yapılmıştır. Kışın akmamaları için damlara tuz atılır.
DOĞAL ÖZELLİKLERİ : Kütüklü köyü bir dere yatağına kurulmuştur.Ağaçören ilçesine ve diğer köylere nazaran daha alçaktadır.
İKLİM : Ağaçören ilçesi genellikle soğuk bir iklime sahip bir ilçedir ancak belirtildiği gibi bu köyümüz bir dere yatağı üzerine kurulmuştur. Buda iklime etki etmektedir. Bu yüzden hava genlilikle ılıktır.
EKONOMİK HAYAT : Geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Tarlalara arpa, buğday ve nohut ekilmektedir. Fakat son yıllarda suyun yeterli miktarda bulunması halinde pancarda yetiştirilmektedir ama bu oran %10 civarındadır. Ayrıca kabak ekilip çekirdeği de satılmaktadır. İnek ve koyun beslenmektedir. Köyde aşağı yukarı 800 kadar koyun 200-300 kadar inek yetiştirilmekte ayrıca çok sayıda da kümes hayvanları beslenmektedir. Yıllık gelir ortalaması oldukça düşüktür.
DIŞ DÜNYA İLE İLİŞKİLERİ: Dış dünya ile ilişkileri buradan giden işçilerden ibarettir. Almanya, Hollanda ve Avusturya’da köyden giden pek çok kimse vardır akrabası Avrupa da bulunmayan aile yoktur. Her yıl yıllık izinlerini burada geçiren bu insanların ev geçimlerine katkısı büyüktür.
Yaklaşık 200-300 yıl önce Adana’nın merkeze bağlı Kütükler bölgesinde zengin ve hatırı sayılır bir aşiret yaşarmış. Bu aşiretin bölgede sözü geçer her türlü gelir gider aşiret-oba reisinin kontrolünde bulunurmuş.
Bu aşiret geçimini tarım ve hayvancılıkla temin edermiş bölgenin bereketli toprakları işlenir yaz geldiğinde de yaylalara çıkılarak soğuk sular içilirmiş. Kışın ovada yazın yaylada sürdürülen bu Yörük göçebe hayatı onlar için vazgeçilmez bir tutkuymuş. Mis gibi kokan çam ormanları arasındaki yaylalarda at yarışları deve güreşleri kara kucak güreşi ve bilek güreşleri onların günlük yaşamlarının bir parçasıymış.
Aşiret her geçen gün büyüyor kabına sığmaz bir hal alıyormuş. Aşiretin büyümesi güçlenmesi çevredeki diğer köylüleri aşiretleri rahatsız ediyormuş. Aşiret reisi hacıbekir otoriter, sert mizaçlı ve sözünün adamı birisi olduğu için herkes onun sözünden çıkmazmış. Yer yer diğer komşu aşiretlerle otlak yüzünden kavga çıksa da hacıbekir olayı büyütmeden halledermiş.
Bu 60 – 70 yaşındaki piri fani ilimde de, irfanda da söz sahibi imiş. Her işte son sözü hacıbekir söylermiş karara varmadan oba aşiret meclisi ağa çadırında toplanırmış. Bu toplantıya herkes değil aile büyükleri katılırmış.hacıbekir mutlaka orada bulunan hacı dede ,hacı evliyaa,aşık haşim, fehmi dede, hazim bey ,hacı nayıl,fikirlerini dinlenir ona göre ne yapılması gerektiğine karar verilirmiş. Cırnavıklar’ın ötüştüğü, kuzuların meleşliği, çiçeklerin açtığı, sıpaların koştuğu ve derelerin coştuğu bir bahar günü Ağa çadırından bir çığlık duyulmuş. Öyle bir çığlık ki adeta bütün oba çadırlarının altını üstüne getirmiş. Sürüdeki çoban, sapandaki adam bu sese kulak vermiş. Bu sesle yer gök inlemiş çünkü çığlıklardan hacıbekir tebdil-i mekan ettiği yani ahrete göçtüğü anlaşılıyormuş. Herkes işi gücü bırakıp ağa çadırının önünden toplanmış ve dört bir yana haber salınmış. Obada matem kendini belli etmiş. Bülbülün yerinden artık baykuş ötüyormuş, meleşen kuzuların yerini ağlaşan çocuklar, derelerin coşkun çağlayışını hıçkıran anaların ağıtları susturmuş. Dökülen göz yaşları birlikte aksa belki sel tufanı olurmuş. Herkes bilirmiş ki ölen hacıbekir değil onunla birlikte koca bir aşiret de ölmüş. Daha cenazede mezarlıkta ilk kırgınlık kendini göstermiş. Adetlerine göre cenazeyi mezara oba aşiret reisi indirirmiş. Peki ölen aşiret reisi ise onu kim indirecek?
İşte burada kimileri demiş ki hacı nayıl yaşlıdır ona düşer, kimi fehmi dede alimdir ona düşer, bazıları rahmetli sağlığında aşık haşim çok yakınlık , sevgi duyardı ona düşer demiş ve her kafadan bir ses çıkmış. Çünkü kim koyarsa aşiret reisi o olacakmış. Derken hacı evliya formülü bulmuş. Ceset mezara indirilmiş. Üzeri örtülüp dönülmüş. Herkes hacı evliyayı taktir etmiş. Çünkü büyük bir kargaşayı o dahiyane fikri sayesinde kazasız belasız önlemiş teklifi şuymuş; cesedi bir kilimin üzerine koyalım bütün ağalar kilimin kenarlarından tutsunlar ve birlikte cesedi mezara indirsinler demiş.keşke her şey bununla bitse bitmemiş esas olay yeni başlamış ağa çadırında ağa postuna kim oturacak herkes bunun hesabıyla meşgulmüş. Birbirinin emsali bu cengaverlerin hepsinin gönlünde aşiret reisliği varmış. Kimi gençliğine kimi yaşlılığına kimi ilmine kimide dinine güveniyormuş. Derken ağa çadırında meclis ihtiyar allatin ağanın başkanlığında toplanmış. hacı dede hayır dualarıyla söze başlamış. Ve münasip görülürse reisliği talip olduğunu söylemiş. Kısa bir homurdanmadan sonra hacı nayıl ağa bu işin sorumcululuğunun ağır olduğunu işlerin yoğun aşiretin büyük olduğunu ve Alaattin ağanın çok yaşlı olduğu için bu işleri yürütemeyeceğini söylemiş. Niyazi ağa Süreyya ağayı teklif etmiş. Buna hazim beye itiraz ederek aşık haşim çok genç olduğunu onun bazı hevesleri yüzünden reislik yapamayacağını söylemiş. Hakikaten Süreyya Ağa ya av denildi mi akan sular dururmuş. Bu yağız delikanlı pireyi gözünden vuracak kadar keskin nişancıymış. Avsız geçen günlerinde hırsı kendini yer güreş tutarmış. Bazı rivayetlere göre aşık haşimav sırasında koca bir ayıya dek geldiği ve bu ayıyı kaldırıp yere çaldığı anlatılırmış. hazim bey hacı nayıl önermiş. hacı dede bu teklife karşı çıkmış. fehmi dede çok halim selim olduğu hoş görüsünün bazı kararlar almasına mani olacağına aşiret reisinin otorite istediğini belirterek hacı evliyayı teklif etmiş. hacı dede bunun intihar anlamına geldiğin söyleyerek hacı nayıl anın çok sert pire için yorgan yakan bir tip olduğunu onun reis olması halinde her gün obada bir iki cenaze olacağını söylemiş. Hakikaten topal hacı evliya sinirlendim gözü bir şey görmezmiş. Bunun üzerine başkan hacı dede aşiretin dağılmasına mevcut mirasın paylaşılmasını istemiş. Bu fikir herkesin hoşuna gitmiş. Çünkü herkes kendi ailesinin başına reis olacakmış ve mal mülk paylaşılmış. Bunun üzerine aşiretten hoca hazim bey ve kardeşleri obayı terk etmişler. Günler süren yolculuktan sonra Kızılırmak kıyısı olan bugünkü bektik köyüne gelmiş ve konaklamışlar buradaki suyun ve otlakların bolluğu üzerine bir müddet kalmaya karar vermişler bugünkü kütüklü köyünün olduğu bölgede deve dikenleri bol olduğu için develeri buraya yayılmaya getiriyorlarmış. Buranın toprağının çamur olmadığı dikkatlerini çekmiş ve pınarların çok olması nedeni ile buraya yerleşmiş ve böylece kütüklü köyünün temelleri atılmış bu aşiret adana kütükler bölgesinden geldiği için onlara başkalarınca kütükler diye hitap edilmiş ve köyün adı uzun süre
“Kılıçlı Köyü Resimlerine Bakmak İçin Tıklayın!“
— Haci ahmetli Tepekoy
Bir Yorum