Yöremizden bilgiler

Halk Şiirinde Gelin-Kaynana

HALK ŞİİRİNDE GELİN-KAYNANA*
Dr. Doğan KAYA
Toplumun en küçük parçası olarak nitelediğimiz ailenin kurulması ve
sağlıklı yaşaması, her insan için hayati önemi haiz konuların başında gelir. Bunu
önemli kılan da, ömrünün belki de en uzun bölümünü birlikte olacağı bir başka
kişiyle yaşaması gerçeğidir. Hele bu evlilik ayrı bölgeden, ayrı karakterde, ayrı
kültür ve terbiye ile beslenmiş kişilerle oluşturulmuş bir evlilikse, birlikte mutlu
bir hayat geçirmenin zorlukları daha fazla kendisini hissettirir.
Bunun yanı sıra Türk aile yapısının çoğunda, baba, anne ve çocuklar olarak
tarif ettiğimiz aile düzeninden farklı olarak bir de evde dede ve babaanne /
anneannenin bulunması söz konusudur. Bu da, ilerleyen zaman içerisinde, gün
boyu evde birbiriyle yaşamaya mecbur olan gelinle ve evin önceki fertleri
arasında çeşitli problemlerin ortaya çıkmasına yol açar. Geçimsizlik kayınbaba /
kayınpeder / gelinden ziyade, kaynana / gelin arasında olur.
Biz bu çalışmada, konuyla ilgili olarak anonim halk şiiri şekillerinden olan
mani ve âşık edebiyatı alanında söylenmiş şiirlerden tespit edebildiğimiz
örnekleri değerlendirmeye tabi tuttuk. Konunun Türk halk şiirinde hem de
azımsanmayacak miktarda yer alması, Türk ailesinin içinde bulunduğu
durumunun ne boyutta olduğunu sergilemesi bakımından oldukça önemlidir.
Gerçi günümüzde, -bilhassa şehirlerde- genç çiftler, genellikle kendilerine ait bir
evde, büyüklerinden ayrı olarak yaşamaktadırlar ve bu da kısmen gelin-kaynana
geçimsizliğini asgariye indirmektedir. Ne var ki, kırsal kesimlerde hâlâ
büyüklerle birlikte aynı evi paylaşma, onlarla birlikte yaşama, hayatiyetini
sürdürmektedir. Bunun varlığı öyle sanıyoruz ki, gelin-kaynana geçimsizliğini
devam ettirecektir.
Oğlunu evlendirmeden önce ideal bir kaynana olacağını gelini diğer bir
kızı olarak göreceğini sık sık söyleyen kadınla, kaynanasını annesinin yerine
koyacağını, örnek bir gelin olacağını söyleyen kızın ifadeleri sözde kalır, kısa bir
zaman sonra geçimsizlikler ortaya çıkar.
Nitekim şu manide;
Kemer bağla beline
Şerbet verim eline
Sen gelinim olanda
Hına koyum teline
diyen kaynana gider, yerine;

*
Yayımlandığı yer: Âşık Edebiyatı Araştırmaları, İstanbul, 2000, s. 341-360.
Sokakta geziyorsun
Oğlumu üzüyorsun
Sende ne güzellik var
Maymuna benziyorsun
diyen kaynana gelir. Aynı şekilde;
Kaynanalar hacıdır,
Başımızın tacıdır.
diyen gelin, zamanla kaynanasına;
Gelinler mor çiçektir
Hep sözleri gerçektir
………….
Kaynanalar yılandır
Hep sözleri yalandır1
demeye başlar. Kimi zaman gelin-kaynana sürtüşmesi düzgülere de konu
olmuştur.
Kulhüvallahü Ehad
Kaynanamın başı sakat
Kaynanamdan ayrılırsam
Oh ne rahat oh ne rahat
Kulhüvallahü Ehad
Kaynanasız evler rahat
Gelin açısından kayınbaba için bir şikâyet söz konusu değildir.
Yar gül takıp teline
Elin vurup beline
Koy sağ olsun kaynata
Hürmet eder geline
Bu gerçekler bilindiği için, düğünlerde eğlence sırasında kaynanaya halk;
Kaynanası geline Mısırı öğdüm attım
Değneğinle buyurma Kapıda feriklere
Her yaptığın kusuru Cahil gelinciğini
Kaynanaya duyurma Koşma ağır işlere
O güzel gelinime
Münafıklık eyleme

1 Şevket BEYSANOĞLU, Diyarbakır Folkloru, Diyarbakır, 1943, s. 238.
Evde söylenen sözü
Mahallede söyleme
şeklinde, geline de;
Kalk sabahtan a gelin Kapısının önünde
Süpür evin tozunu Bak kuyuya kuyuya
Sakın iki eyleme Kaynanan çekişende
Kaynananın sözünü Al güğümü git suya
Bu gelinin adı Fatma
Kaşları var çatma çatma
Darılıp sofradan kalkma
Kaynananın döşeğini
Pat diye yere atmaa2
diyerek öğütler verir.
Gelin-kaynana manileri, genellikle müstakil olarak ortaya konulmuşlardır.
Bunun yanında karşılıklı söylenmiş gelen-kaynana manileri de yok değildir. Biz
örnek olması bakımından Kastamonu yöresinde söylenen manileri
kaydediyoruz.
Kaynana Gelin
Kayınnayım bakarım Herşey yaparsın kaynana
Kız görmeğe çıkarım Beşli takarsın kaynana
Eğer kız beğenirsem Daha kırkım çıkmadan
İki beşli takarım Başa kakarsın kaynana
Gelin kırkın dolmadı Gelme benim odama
Böyle hilaf olmadı Karışma benim modama
Kaynananla uğraşma Saçlarını yolarım
Daha kınan solmadı Gözükürüm adama
Seni evden atdurun Oğlun bensiz yatamaz
Altunları satdurun Altınları satamaz
Akşam oğlun gelince Ben oğlunu kandırdım
Sana dayak atdurun Bana dayak atamaz
Seni düzenci seni Evinin önünde arı
Hani severdin beni Entari giymiş sarı
Dilin tut hanım gelin Sen beni eve koyma

2 Ragıp MEMİŞOĞLU, Köy Düğünlerinde Gelin;Kaynana Türküleri, Türk Folkloru, C. IV, S. 41, 12.1982,
s.17.
Bu evde komam seni Paçası boklu karı
Gel enne deyve bana Tatlı söyle sözünü
Kanım kaynasın sana Sat evdeki kızını
Böyle durgun durulmaz Karışmazsan işime
Oturalım yan yana Öperim gül yüzünü
Herşeye karıştı elim Canımdan bıktım ana
Benim de durmadı dilim Canını sıktım ana
Hakkımı helâl ettim Hakkını helâl eyle
Kızımdan tatlu gelin Hatırın yıktım ana3
Birbirini hor görüp beğenmeme, sopa ile tehdit etmeye kadar varan sözlere
dikkat edildiğinde, iki tarafın da kendisini haklı gösterme gayreti içinde görülür.
Biz, elimizdeki örneklerden hareketle gerek gelinin gerekse kaynananın
birbirlerine karşı takındıkları tavırları tespit etmeye çalıştık. Bunları aşağıda
gösteriyoruz.
Gelin kaynanaya karşı olumsuz tavır içindedir. Nadir de olsa (Md.13, 14,
15) olumludur.
1. Kaynanaya kötü niyet beslenir ve beddua edilir.
2. Kaynananın ölümünü ister.
3. Kaynananın haline şükretmesi istenir.
4. Kaynanaya oğlunun hatırına sevgi besler.
5. Kaynanayı başka dinden olanlara, kusurlu ve kabahatli kişilere, bazı
nesne ve hayvanlara benzetir.
6. Evin sözü geçenin kendisinin olacağını ima eder.
7. Kaynananın evde iş yapmasını ister.
8. Kocasının kendisini sevdiğini söyleyerek kaynanaya nispet yapar.
9. Kaynanayı dövmekle ve kendisini aç bırakmakla tehdit eder.
10. Kaynananın kusurları başa kakılır, hakaret edilir.
11. Yaptıklarına karışılmasını istemez.
12. Kaynananın eli ve diliyle tatsızlık vermesinden şikâyet edilir.
13. Kaynanadan yardım bekler.
14. Kaynana yüceltilir.

3 Ata ERDOĞDU, Kastamonu Folkloru 1, Kastamonu, 1991, s. 196-197, / Ata ERDOĞDU, Kastamonu
Folkloru 2, Kastamonu, 1993, s. 159.
15. Kaynanadan helallik ister.
Kaynana ise, geline karşı şöyle tavır takınır:
1. Geline beddua eder.
2.Gelini bazı kişi, nesne ve hayvanlara benzetir.
3. Gelini dövmekle ve evden kovmakla tehdit eder.
4. Gelini boşatıp, oğlunu başkasıyla evlendirmek ister.
5. Gelinin varlığından rahatsız olur.
6. Oğluna serzenişte bulunur.
7. Oğlunu gelininden kıskanır.
8. Gelinle baş edemeyip, fazla dilleşmek istemez.
9. Evde egemen olmak ister, geline iş buyurur, sopa ile tehdit eder..
10. Gelini töre bilmemekle, görgüsüzlükle suçlar.
11. Gelinin yemesine, içmesine, süslenmesine müdahale eder; kusurlarını
başa kakar.
12. Kendisini ideal kaynana olarak gösterir.
13. Özeleştiri yapar.
14. Gelininden memnundur, ona helallik verir.
15. Nadiren de olsa gelinini över.
Görüldüğü gibi gelin-kaynana geçimsizliği hat safhadadır. Her ikisinin
birbirine olumlu yaklaşması, nadir rastlanan bir durumdur. Konuya yukarıdaki
çerçeve içinde baktığımızda gelin-kaynana geçimsizliğine yol açan sebepleri ana
hatlarıyla şöyle sıralayabiliriz:
1. Gelin ve kaynanana arasındaki nesil farkına bağlı olarak yeme-içme, ev
işi, giyim-kuşam ve süslenme vs. gibi hususlarda ortaya çıkan pürüzlerin giderek
artması,
2. Gelin ve kaynananın aylar hatta yıllarca gün boyu birlikte kalmalarının
doğurduğu sıkıntılar,
3. Kaynananın doğurup büyüttüğü, bütün sevgisini verdiği oğlunu, el
kızına kaptırmasının doğurduğu olumsuz duygu ve düşünceler,
4. Her ikisinin de evin yegane hakiminin kendisi olduğu düşüncesi,
5. Kaynananın varlığından rahatsız olan gelinin bağımsız, kendine ait bir
evde zevkine göre yaşama arzusu.
6. Her iki tarafın birbirine karşı anlayışsız davranması.
İnsanların tüm güzelliklerini şiirlerle ebedileştirmesi tarih boyu bütün
milletlerde var olan bir gerçektir. Ama bu gibi olumsuzlukların açık yüreklilikle
ve ince sanat çizgileri çerçevesinde takdim edilip meseleye estetik boyut
kazandırmak da galiba Türk milletine has özelliklerden biridir.
METİNLER
GELİN MANİLERİ*
Gelin-kaynana geçimsizliğinin tabii sonucu olarak ortaya çıkmış olan
manilerdir. Çoğunluğu gelinlerin şikâyeti olarak karşımıza çıkan bu manilerde,
kaynanayı kıskandırma düşüncesi, nefret ve beddua gibi huuslar görülür.
Kazandaki iç bakla Gelme benim odama
Mevlâ’m yârimi sakla Karışma benim modama
Azrail gelir isen Saçlarını yolarım
Önce kaynanam yokla Gözükürüm adama
Canımdan bıktım ana Bahçelerde lahana
Canını sıktım ana Kestim koydum sahana
Hakkını helâl eyle Seni doğuran ana
Hatırın yıktım ana Olsun bana kaynana
Oyna hopla kaynana Külekte vişne kaynana
Gece hortla kaynana At gibi kişne kaynana
Oğlun beni istiyor Oğlun beni seviyor
Çatla patla kaynana Mutfakta işle kaynana
Damda direk kaynana
Şana kürek kaynana
Oğlu eve gelende
Hamıdan zirek kaynana
(şan a: yaba, hamı: hepsi, zirek: becerikli)
Bağda erik kaynana Sandığım açam kaynana
Dişin gedik kaynana Kefinin biçem kaynana
Oğlun çerez getirmiş Benden evvel ölür isen
Sensiz yedik kaynana Şerbetin içem kaynana
Herşey yaparsın kaynana Ecelin yakın kaynana
Beşli takarsın kaynana Şükret halan kaynana

  • Maniler, kafiyelerinin alfabetik durumuna göre sıralanmıştır.
    Daha kırkım çıkmadan Allah’a dileğim var
    Başa kakarsın kaynana Yana dilin kaynana
    (halan : haline)
    Bağda biber kaynana Bahçelerde lahana
    Oğlun kibar kaynana Kıydım koydum sahana
    Gerdek ertesi sabah Hiç ömrümde görmedim
    Yat da geber kaynana Böyle gâvur kaynana
    Bağda havuç kaynana Çarşıda nohut kaynana
    Oğlun çavuş kaynana Oğlunu okut kaynana
    Ben koltuğa girdim mi Aldığı ilk maaş ile
    Burdan savuş kaynana Kefenin dokut kaynana
    Kazanı düz koy kaynana Ne çay kaldı ne şeker
    Suyunu süz koy kaynana Yağ kalmadı şişede
    Oğlun beni seviyor Sen her şeye karışma
    Yüreğen buz koy kaynana Oturuver köşede
    Meşeye gel meşeye Aha bu kaynananın
    Çık kaynana köşeye Hiç erilmez fendine
    Oğlunla ben yatacam İyi söyle a karı
    Kolonyalı döşeğe Laf söyletme kendine
    Karışma sen işime Ayakkabı giyerim
    Düşme benim peşime Topukları dar diye
    Çenesi düşük karı Kaynanamı severim
    Vururum altın dişine Güzel oğlu var diye
    Harman yeri yarıldı Ekinlerin yulafı
    Kaynanam bana darıldı Kaynana bilir lafı
    Darılırsa darılsın Her nereye varırsa
    Oğlu bana sarıldı Ağzında gelin lafı
    Kaynanamı n’itmeli Kaynanayı n’etmeli
    Merdivenden itmeli Kaynar kazana atmalı
    Kaynar sacın üstüne Yandım anam dedikçe
    Tavuk gibi atmalı Altına odun atmalı
    Suratı dürük karı Evinin önünde arı
    Dudağı yürük karı Entari giymiş sarı
    Dönüveririm sırtımı Sen beni eve koyma
    Ayağı çarpuk karı Paçası boklu karı
    Ocak başı kemeri Kaynananın gâvuru
    Kaynanamın damarı Canı candan ayırı
    Tut kaynana dilini Çıkmış dağlar başına
    Şimdi yersin şamarı Oğlum diye bağırı
    Kaynananın gâvuru Kaynananın hırkası
    Canı candan ayırı İğne tutmaz yakası
    Merak etme efendim Akıllı dur kaynana
    Allah bizi kayırı Yersin gelin sopası
    Yumurtanın sarısı Yumurtanın sarısı
    Yere düştü yarısı Yere düştü yarısı
    Görümcem verem olmuş Küllükte bir it ölmüş
    Kaynanama darısı Kaynanama darısı
    Alçacık duvar başı Kaynanam kara tazı
    Yediğin bulgur aşı Ürüyor bazı bazı
    Teneşirde yıkansın Ürdüğünde değilim
    Kaynanamın kel başı Isırır bazı bazı
    Kaynanam kara testi Telgrafın direği
    Beni oğluna kesti Kaynananın yüreği
    Kesti ise ne yaptı Şeytan bana diyor ki
    Akşam bağrına bastı Kır başında küreği
    (kesmek : aleyhine konuşmak)
    Seni bunak it seni Eve serdim kilimi
    Hani severdin beni Tut kaynana dilini
    Sabahları yattığım Akşam oğlun gelirse
    Kaynatama deme emi Kırar kambur belini
    Yere serdim kilimi Kaynananın metini
    Kıs kaynana dilini Yılan yiye etini
    Kısmaz isen dilini Üstüne dokuz mertek
    Niçin aldın gelini Ben verem diyetini
    (metin : başedilmez)
    Duvar dibinde kazık Karşıda vardır gedik
    Kaynanam öldü yazık Olmuşsun deli hödük
    Öldüğüne yanmam da Oğlun şeker getirdi
    Giden oduna yazık Sensiz oturduk yedik
    Evden bir şey satamam Kaynanayı ağlayam
    Kaynanama atamam Çift direğe bağlayam
    Kaynanam yatmayınca Oğlun elinden alam
    Ben yatağa yatamam Mezarlığa yollayam
    İşi işe katarım Sandığın açam dedim
    Saçlarını tutarım Kefinin biçem dedim
    Sen yatmama karışma Haftasına sürmeye
    Öğleyece yatarım Yerine geçem dedim
    Şöyle inatçı karı Çayırda ot yolarım
    Ömrümde hiç görmedim Parmağıma dolarım
    Sana gelin olalı Çok söyleme kaynana
    Oturup dinlenmedim Saçlarını yolarım
    Irafa tabak koydum Eve misafir gelince
    İçine kepek koydum N’etceğimi şaşırırım
    Kaynanamın adını Kaynanamın yüzünden
    Zincirli köpek koydum Yağsız hamur pişiririm
    Irafa fincan koydum Irafa sahan koydum
    İçine mercan koydum İçine tahan koydum
    Kaynanamın adını Kaynanamın adını
    Boccikli sıçan koydum Kuyruklu sıçan koydum
    (boccik : kuyruklu)
    Yediğime karışma Çayı şekeri pirinci
    Hasta olup şişersin Kilitle durdurursun
    İnşallah azgın karı Böyle kaynanaların
    Sen elime düşersin Allah huyu kurusun
    Kaynananın iyisin Kaynanam kara tarak
    Derin kazın kuyusun O da başıma batar
    Yedi mertek üst üste Kaynatam koyun iti
    Varsın orda uyusun O da çöplükte yatar
    Yük üstünde kediler Bahçedeki çiçekler
    Miyav miyav dediler Yüklükteki döşekler
    İki gelin bir oldu Kaynanamdan kıymetli
    Kaynanayı yediler Ahırdaki eşekler
    Kaynanalar hacıdır Ay ışığı ışıktır
    Başımızın tacıdır Yüküm şimşir kaşıktır
    Çok sağ olsun kaynana Çok söyleme kaynana
    Oğluna duacıdır Oğlun bana âşıktır
    Karşı kapı kalındır Senin gibi kaynana
    Kaynanam çok zalimdir Yaptığını başa kor
    Ne kadar zalim olsa Pişirdiğin yemeği
    Oğlu benim malımdır Git de oğlanına sor
    Oğlun beni seviyor Pişirdiğin çorbaya
    Sarı lira veriyor Herkes kaşık karıyor
    Çatla patla kaynana Bu karının sözüne
    Kucağına alıyor Adam deli oluyor
    Süt ocakta pişiyor Dağlar başı ışıktır
    Pişiyor da taşıyor Gün dağa yaraşıktır
    Kör olası kaynanam Kaynanam beni sevmez
    Oğlun beni boşuyor Oğlu bana âşıktır
    Ocak başı yarılmış Gökte yıldız yüz atmış
    Kaynana bana darılmış Allah neler yaratmış
    Darılırsa darılsın Anası külden kömürden
    Oğlu bana sarılmış Oğlunu kostak yaratmış
    Ocak başında kutu Kaynananın domuzu
    İçinde çörek otu Dolmaya katar tuzu
    Kaynana sıçan b..u Şimdi oğlun gelince
    Oğlu da altın topu Başa yersin topuzu
    Ben sen gibi deliye Tatlı söyle sözünü
    Söylemem ki sözümü Sat evdeki kızını
    Her ne ederse etsin Karışmazsan işime
    Yumuveririm gözümü Öperim gül yüzünü
    Oğlun bensiz yatamaz Hindimin içi gülgez
    Altınları satamaz Bu eve düşen gülmez
    Ben oğlunu kandırdım Kör olacak kaynanam
    Bana dayak atamaz Gelin kadrini bilmez
    Yapağı dideceğiz Kapılar boyanıyor
    Sözüne gideceğiz Karyolam boyanıyor
    Allah çenem kırılsın Çok söyleme kaynana
    Harun’u n’ideceğiz Efendim uyanıyor
    KAYNANANIN SÖYLEDİĞİ MANİLER
    Önünde işini gör Kız gelin dırdır etme
    İşlerime karışma Beni bırakıp gitme
    Cehennemin dibine Vakitsiz horoz gibi
    Barışmazsan barışma Gece yarısı ötme
    Kemer bağla beline Geline bak geline
    Şerbet verim eline Elin vurup beline
    Sen gelinim olanda Geline söz demeyin
    Hına koyum teline Çıkar gider eline
    (hına : kına)
    Allah’ım düşüverse Şu dağın ardı meşe
    Şu inatçı geline Gün bata gölge düşe
    Elindeki odunlar Oğlumu benden ettin
    Vurdurverse beline Başına taşlar düşe
    Gelin kırkın dolmadı Ben gördüm gelin hanım
    Böyle hilaf olmadı Her şeyin yokluğunu
    Kaynananla uğraşma Sen satın alamazsın
    Daha kınan solmadı Babamın varlığını
    Oğlan pazardan gelir Seni düzenci seni
    Göğ beygirin eyeri Hani severdin beni
    Sen yemek mi yaparsın Dilin tut hanım gelin
    Eteğimin kenarı Bu evde komam seni
    Oğluma çatacağım Sakız gibi her yanım
    Seni boşatacağım Sen hizmetçi ben hanım
    Sırtına tekme vurup Evden kovarım seni
    Sokağa atacağım Eğer isterse canım
    Kaynanayım bakarım Kız ben sana ne dedim
    Kız görmeğe çıkarım Daha ekmek yemedim
    Eğer kız beğenirsem Sabahları yattığın
    İki beşli takarım Kaynatana demedim
    Senin gibi gelinken Ah Allah’ım ölüyom
    Hiç yorulma bilmezdim Ben öfkemden ölüyom
    Evde erkek oldumu Kaynanama ettiğim
    Hahay hahay gülmezdim Gelinimden buluyom
    Hatırımı yıkmayan Elmayı alma gelin
    Hiç sözümden çıkmayan Al yere salma gelin
    Sabahleyin olunca Evde söz sov çok olur
    Çağırmakla kalkmayan Yüreğine salma gelin
    Başı saçaklı gelin Eli elekli gelin
    İpten kuşaklı gelin Basma yelekli gelin
    Dün geldin adam oldun Oğlanı ben doğurdum
    Leylek bacaklı gelin Şişe bacaklı gelin
    Herşeye karıştı elim Gelin dilekli gelin
    Benim de durmadı dilim Ceyran yürekli gelin
    Hakkımı helâl ettim Hamur yoğur çörek yap
    Kızımdan tatlı gelin Ay şir bilekli gelin
    (ceyran : geyik cinsinden bir hayvan, çörek : ekmek, şir : aslan)
    Ay gelin gözüm gelin Anam bacım kız gelin
    İşlerim özüm gelin El’ayağı düz gelin
    Neylesin kaynanası On iki oğul isterim
    Tembeldir bizim gelin Birce tane kız gelin
    (birce : bir, biricik)
    Penceresi demir gelin Hatırım yıkmaz gelin
    Ne buyurdum emir gelin Sözümden çıkmaz gelin
    Oğlanı ben doğurdum Hiç de buyruk istemez
    G…mü kemir gelin Lafımdan çıkmaz gelin
    Gözleri patlak gelin Çürük gelin ne dersin
    Çenesi hırtlak gelin Gelin değil hedersin
    Seni mezar kaçkını Yoğurda zehir koydum
    Suratsız hortlak gelin Yesin yesin gebersin
    Köpek gibi ürüyon Seni evden atdurun
    A kız ne iş görüyon Altunları satdurun
    Et-ekmeği olunca Akşam oğlun gelince
    Kelem gibi dürüyon Sana dayak atdurun
    (kelem : lahana)
    Sokakta geziyorsun Akıllı değil delisin
    Oğlumu üzüyorsun Sen de kaynana olursun
    Sende ne güzellik var Bana ettiklerini
    Maymuna benziyorsun Gelininden bulursun
    Gelin Allah aşkına Kız bir şey bulamazsan
    Dediğime gidiver Git komşudan alıver
    Eğer ekmek yok ise Eğer şaşırır isen
    Yere yazma ediver Bir nişasta salıver
    Gelin gece kuşudur Odaya serdim hasır
    Münafıklar başıdır Evdeki gelin kısır
    Çarşıda ne var ise Kısır olma gelinim
    Kocasına taşıdır Kuma başına hazır
    Başı ağrıdı herkesin Kaleden su akıyor
    Çekişimiz bitmiyor Bağrımı ateş yakıyor
    A kız senin bildiğin Bu zamanın gelini
    Yanıldığına yetmiyor Sıpa gibi bakıyor
    Bahçe çapa istiyor Kız oğlan gelir şimdi
    İşçi para istiyor Kalkıp yemek pişirmez
    Düşük çeneli gelin Öyle büyük Allah ki
    Çamdan sopa istiyor Senin eline düşürmez4
    Bulgur verdim serçeye
    Pisler bürük peçeye
    Bizim gelin benziyor
    Dağda uyuz keçiye
    EK MANİLER

4 Gelin ve kaynana manileri için şu kaynaklar kullanılmıştır:
Mustafa KOÇ, Gelin-Kaynana Oyunu, Türk Folklor Araştırmaları, III (55), 2. 1954, s. 868.
Hesen GASIMOV, Bayatılar, Bakı, 1960, s.109-120.
Muhsin KÖKTÜRK, Yozgat Manilerinde Yergi, Türk Folklor Araştırmaları, XIV (276), 7. 1972, s. 6373.
Doğan KAYA, Sivas’ın Acıyurt Köyünden Derlenen Maniler, Türk Folklor Araştırmaları, XIV (279), 10.
1979, s. 6459
Necati DEMİR, Ordu Manileri, Erzurum, 1987 (Basılmamış Lisans Tezi).
Nimetullah HAFIZ, Kosova Türk Halk Edebiyatı Metinleri, Priştine, 1985, s. 100-101.
Cevat ALTINOK, Tokat Kaynana Gelin Manileri, Tokat Kültür Araştırma Dergisi, I (1), 3. 1989, s. 28.
Avşar CİHAN, Kırşehir ve İlçeleri, Ank., 1990, s. 189.
Ali Berat ALPTEKİN, Tarihi-Coğrafi Metodu Anonim Halk Şiirine Tatbik Edebilir miyiz?, IV. Uluslararası
Türk Halk Edebiyatı Semineri, Eskişehir, 1991, s. 21
Ata ERDOĞDU, Kastamonu Folkloru 2, Kastamonu, 1993.
Mustafa USLU, Kazankaya Türküleri, Güneyde Kültür, V (57), 11. 1993, s. 38
Eyüp AKMAN, Oycalı Köyü (Araç-Kastamonu) Manileri, Güneyde Kültür, VI (69), 11. 1994, s.32.
Saim SAKAOĞLU, Yeşilçiftlik / Sultandağı’nda Derlenen Manilerin Temleri Üzerine, IV. Afyonkarahisar
Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri, Afyonkarahisar, 1995, s.137-142
Selahattin ÖZCAN, Dursunbey Yöresi Halk Edebiyatı Ürünleri, Balıkesir, 1995, s.115-117.
Enver MAHMUT- Nedret MAHMUT, Dobruca Türk Halk Edebiyatı Metinleri, Ank., 1997, s.127.
Burhan TARLABAŞI, Eğin Havaları, Ank., 1997, s. 63.
Çayırdan ot yolarım Kaynanalar yılandır
Parmağıma dolarım Her sözleri yalandır
Çok söyleme kaynana Gelinler çiçektir
Saçlarını yolarım Her sözleri gerçektir
Yük üstünde dondurma Kaynananın gezeni
Kaynana karşımda durma Geline kusur yazanı
Gözlerin çapaklanmış Şeytanlarım diyor ki
Midemi bulandırma Çal başına hezanı
Ben bir damla biberim Irafa bavul koydum
Yuvarlanır giderim İçine davul koydum
Çok söyleme kaynana Kaynananın adını
Oğlunu alır giderim Papazlı gâvur koydum
İki tabak viş(i)ne Kazanın içi salça
Yürü kaynana işine Dökülür akça akça
Yeter beni ağlattın Yaktın beni kül ettin
Çıban çıksın dişine Şişko gelinim Hatça
Gelişe bak gelişe Çarşıda güzeller çok
Bayılırım yemişe Gelinden çirkini yok
Gelin bana vermezsen Makyaj sana az gelir
Gece altına işe Kafanı boyaya sok
Ben yaylada kışlarım Kartal sinek avlamaz
Türlü nakış işlerim Köpek kuşa havlamaz
Pis gelini görünce Gelinin aklı olsa
Dayanamam dişlerim Kaynanaya hırlamaz
Allar giyer allanır
Görsem midem bulanır
Kaynanam hamamdayken
Ayva göbek sallanır
ÂŞIK EDEBİYATINDA GELİN-KAYNANA ŞİİRLERİ
Kaynana ile Gelin
Kaynana Gelin
Yeter ey kaynana kes sen dilini Söylediğim işlere niçin gitmezsin
Bu fikirle kamburlattın belini Oğlum tembih eder sözün tutmazsın
Her gün akşam öğretirsin oğluna Bir sobanın dahi külün atmazsın
Bıktım bu çektiğim nedir kaynana Usandım elinden bıktım a gelin
Sabah kalkarsın dilin durmuyor Döktün ağzımdan otuz iki dişimi
Bunamışsın gayrı aklın ermiyor Sen koydun derde benim başımı
Oturduğun yerde gözün görmüyor Şimdiye kadar kim yapardı işimi
Bıktım bu çektiğim nedir kaynana Usandım elinden bıktım a gelin
Yaşın yetmiş senin belin bükülmüş Sabah çorbasını zorla pişirdim
Kanların kurumuş saçın dökülmüş Yitirdim aklımı gayrı şaşırdım
Azaların göz göz olmuş sökülmüş Kör ol gelin beni derde düşürdün
Bıktım bu çektiğim nedir kaynana Usandım elinden bıktım a gelin
Yeter ey kaynana fazla söyleme
Alsın canın yalvarırım Mevlâ’ma
Rezil ettin beni ele âleme
Bıktım bu çektiğim nedir kaynana5
Ali Şahin
DESTAN-I KAYNANA İLE GELİN
Âşık Ferkî’nın vücuda getirdiği bu destanda, geliniyle geçimsizliğe düşen
kaynana onun evden gitmesine sebep olur. Eşinin annesi yüzünden evden
ayrıldığına çok üzülen delikanlı da evi terk etmeye karar verir. Kaynana ise ölüm
anında eziyetle can verir.
Kaynanayla gelin hasbıhallerin Kaynana oğluna günlerden birgün
Dinlesin ehibba bu bir rivayet Gel evladım sana yapalım düğün
Vasfedeyim her bir kıl ü kallerin Zira şimdi benim aklım diğer-gûn
Alem-i dünyada olsun adalet Alalım bir zenne hesna kıyafet
Oğlu der ki: “Ana işlemez zârım Validesi der ki: “Gel olma nadim

5 Ali ŞAHİN, Üç Âşıklardan Coşkun Şiirler, Ankara, 1960, s. 13 (Ali Şahin-Nuri Doğruyol-Celal
Dişlioğlu)
Kazanmak yolunda yoktur hiç kârım Rah-ı şeriattır ezelden kadim
Sonra evden gider bunca hep varım Her işimize Mevlâ’dır kerîm
Duğün kurulursa ister ziyafet” Ummadığın yerden gelir hidayet”
Elhasıl bu yüzden kanar evladı Pekalâ münasib görür kılavuz
Tutar bir kılavuz dost abadı Gider kapıya ol koca öküz
Muhabbet ederler her neyse adı Selâm verir başlar söyleme rumuz
Filancanın kızı eder mi rahat Kızın babası eder türlü feraset
Kız babası der ki: “Gel etme hamuş Kılavuz der ki: “Anın bir hilesi
Korkarım ol oğlan olmasın sarhoş Para kazanmaktır her gün çilesi
Her vakitte kızını ederse der-âgûş Beğzade bulunmuş bütün silsilesi
Kavgalar olursa bende ne hacet” Konağında olur bunca muhabbet”
Allah’ın emriyle alır nişanı Nikâh altında dururlar bir sâl
Götürür haneye zenne-i şanı Düğün tedarikin ederler ikmâl
Kaynana şad olur söyler lisanı Gelin kız kınalı giyinmiş hep al
Cümle dost dost gelir kılar ziyafet Âleme gösterir çok şanı şöyret
Giyinmiş kuşanmış güvey girer içeri Üç mah begayet geçirirler ranâ
Şevk verir gaz lamba misali ahir Sonra başlar validesi iğva
Emr-i Hak’la alır yatağın revtan(!) Oğlum hayır etmez bu gelin asla
Ol gece âşıkla maşuk ederler iffet Bulalım diğer zenne-i nezaket
Kaynanadan gelin işidir meramı Gelin der ki: “Senin karadır yüzün
Kalkar sabahleyin etmez kelamı Dünkü gün ne idi erime sözün
Kaynana çağırır her neyse namı Çıksın yüzünde ol iki gözün
Nedir sende bugün bu halet Çekesin dünyada hep derd ü mihnet”
Kaynana da der ki: “Avare rezil Gelin der ki: “Bunu söyleme bana
Eyledin oğlumun ciğerin metil Dokuz ay on günde gösteririm sana
Topla aklını başına yoksa bil Karnımdan çıkacak bir nevzat bina
Kovarım evimden seni bu saat” Bu hane içinde kurarım mekânet”
Kaynana da der ki: “Be hey fahişe Gelin der ki: “Sağolsun benim erim
Düşürme beni oğlum ile teşvişe Teslim ettim ana can ile serim
Sen taze kahpesin türlü endişe Isıcak odada bulundu yerim
Kurarsın şeytanla sen hezar bid’at” Biz sea edelim sen çok kasavet”
Kaynana der : “Çekil artık yanımdan Gelin der ki: “Bunu ettin iftira
Usandırma beni tatlı canımdan Kimmiş diyen yüzüme eylesin ifşa
Henüz işittim komşuki hanımdan Hey yazıklar olsun sana bî-perva
Diğer bir ademle ettin mülâkat” Artık senden gelmez gayrı mürüvvet”
Kaynana da der ki: “Bunu da dedin Sür’atiyle akşam yetişir oğlan
Yok imiş namusun düşün sen kendin Bakar odalara görünür zindan
Beş yüz guruş senin nikâh senedin Validesine der ki: “Aman el aman
Şimdi oğlum gelir verir nihayet” Nedir siz de söyleyin bu halet”
Validesi der ki: “Bu senin karın Oğlu der ki: “Söyledim sana bin kere
Anlatmıştır bugün her bir efkârın Uğrattın beni hayırdan şerre
Nikâhını ver sen anın yarın Alıp başım kaçayım bir yere
Bulur bin türlü sana kabahat” Yazık vatanımdan edersin hasret
Bî-çare âlemde erlere belâ Bir evde ki olur gün be gün kavga
Başa yazılanlar silinmez asla Bereketin keser Hazret,i Mevlâ
Kaynanaya erişir birgün mevta Şimdi zennelerin ahlakı edna
Ta canı çıkınca çeker eziyet Anlardadır hüküm bilmem ne hikmet
Hikmet-i Hüda’dır Adem Havva’yı Kudret-i a’zamdır lâzımdır şevki
Havva ol la’linden aldı iğvayı Şevkinde etti bu cihana terakki
İğva etti Adem yedi buğdayı Terakki babında ey ÂŞIK FERKÎ
Tard etti cennetten Hallak-ı kudret Ferk eyle cihanı bu da bir hizmet6
AĞLASIN
İki şahıs için bir destan yazdım, Kaynana der. “Bana hasım mı geldin?
Edepsiz geline düşen ağlasın. Çürük elma gibi taşlara çaldın,
Birinden usandım birinden bezdim, Bir oğlum var idi elimden aldın.”
Kötü kaynanaya düşen ağlasın. Edepsiz geline düşen ağlasın
Gelin der ki. “Sen ne dersin bunamış? Kaynana der. “Benim aklım başımda,
Sual et komşular seni kınamış, Düşman gibi ne gezersin peşimde?
Artık aklın gitmiş beynin sulanmış.” Lezzet yoktur, ekmeğimde aşımda,”
Kötü kaynanaya düşen ağlasın. Edepsiz geline düşen ağlasın.
Gelin der ki: “Fazla söyletme beni, Kaynana der: “Sonra olursun berbat,
Kalkarsam ayağa çiğnerim seni, Hayâsız eyleme bu kadar inat,
Söyleye söyleye bozdun dümeni.” Amma lâkin oğlumdadır kabahat.”
Kötü kaynanaya düşen ağlasın. Edepsiz geline düşen ağlasın.
Gelin der ki: “El uzatma gülüme, Kaynana der: “Onu anne büyüttü,
Meftun olmuş benim tatlı dilime, İki kolu arasında uyuttu,
Ezelden sarılmış ince belime.” Sana verdim oğlum beni unuttu,

6 Nimetullah HAFIZ, Âşık Ferkî’nin Hayatı ve Eserleri, TFA 1984, Ank., 1984, s. 135-138.
Kötü kaynanaya düşen ağlasın Edepsiz geline düşen ağlasın.
Gelin der ki: “Kıymetin yok çul kadar, Kaynana der: “ Ben doğurdum oğlanı,
Sözün tesir etmez geçmez pul kadar, Aldın üzerimden eski yorganı,
Artık sana ekmek vermem el kadar.” Yemeye vermezdim acı soğanı.”
Kötü kaynanaya düşen ağlasın. Edepsiz geline düşen ağlasın
Gelin der ki: “Hor görünme gözüme, Kaynana der: “Edebin yok, hayan yok,
Kulak ver de dikkat eyle sözüme, Kim komşuda hatırını soran yok,
Bakar körler gibi bakma yüzüme.” Var git yavrum var git sana uyan yok.”
Kötü kaynanaya düşen ağlasın. Edepsiz geline düşen ağlasın.
Gelin der ki: “Kafan gözün ezerim, Kaynana der: “Gelin dilin çürüsün,
Sallanırım yamacında gezerim, Ne yapayım utanmazın birisin,
Buruşuk ağzını çeker büzerim.” Daha bir şey demem kökün kurusun.”
Kötü kaynanaya düşen ağlasın. Edepsiz geline düşen ağlasın.
Gelin, kaynayaya çeker maşayı, Kaynanada sopa, gelinde maşa,
Kaynana dolanır on dört köşeyi, Kaynana der: “Oğlum gel bunu boşa
Kırarlar bardağı tası şişeyi, Günden güne girelim mi savaşa?
Kötü kaynanaya düşen ağlasın. Edepsiz geline düşen ağlasın.
FEHMİ der ki: “İyisine yetilmez,
Balık olsa bile gölde tutulmaz,
İyi, kötü ola, namus satılmaz.”
İki dert içinde kalan ağlasın7
GELİN-KAYNANA
Kaynana köpürmüş gelini üzgün, Akşam olur oğlan evine gelir,
Komşular toplanmış hep doludizgin, Suçluyu bulamaz ölmeden ölür,
İkisi de biri birinden bezgin, En son hırsını da gelinden alır,
Yarışa gidiyor gelin-kaynana. Şişer durur yanda zalim kaynana.
Gelin ağlar durur kalmış köşede, Sabah olur oğlan işine kalkar,
Görümce-kaynana hazır tetikte, Kaynana meydana bayrağı kurar,
Oğlan aç acına yatar döşekte, Gelin de bu sefer saçını yolar,
Sabahı bekliyor namlı kaynana. Gemini geviyor hâlâ kaynana.

7 Ramazan ÇİFTLİKÇİ, Arapkirli Halk Şairi Fehmi Gür, Hayatı-Sanatı-Şiirlerinden Seçmeler, Malatya
[1997], s. 148-151.
Görüm ortadadır pek gücü yetmez, Akşam yine oğlan kalır belâda,
Geline bindirir anayı çekmez, Geçmiş gitmiş gelin yoktur ortada,
Komşular da artık imdada gelmez, ÖZKANİ der boşanmalar sırada,
Dilde meşhur olmuş zalim kaynana. Ocağı söndürmüş gelin kaynana.8
GELİN-KAYNANA*
Kaynana Gelin
Gız anam bah sehet dokguza geliy, Artık işin yohsa gel çile doldur,
Taması düşürsem erükler galıy, Sana kim dedi ki dokuzda kaldır,
Alemin gelini dut dibi yolıy, Tut bir hizmetçi de dut dibi yoldur,
Elee mi yapışur sen de yolsana. Ben öyle dut dibi falan yolamam.
Senin yüreğinde heç yoh mu tasan, Tasa olan yerde saadet olmaz,
Acuh erken gahsan tabah yıhasan, Sen varken tabaklar bulaşık kalmaz,
Anam bülmiyem ki neye şifasan, Âdeti töreyi hafızam almaz,
Ahan acuh adet töre bülsene. Ben öyle mantıksız adet bilemem.
Gız asılım sende mantuhsuz yohdur, Sen çıh da damına pestili yaydır,
İş görmen yoh amma horatan çohdur, O gocamın bileceği bir şeydir,
Sen ancah saçlarıy telini tahdur, Azcık büyük ol da kendini saydır,
Parlım bi de başa leğen alsana. Ben şapka alırım leğen alamam.
Hele bah ki sende heç haya var mı? Sen kurumuş gölsün biz henüz suyuz,
Üç aylık gelin de heç “gocam” der mi? Biz zaten hepimiz şişman bir soyuz,
Yohsam senin gocan cehanda bir mi? Kocamla beraber yüz kırk kiloyuz,
Bah teze gelinsen ağır olsana. Bundan daha fazla ağır olamam.
Ömrümde görmedim ben bele garı, Sana ne olmuşsa felekten olmuş,
Çünküm yememişsen goca şamarı, Bak yaşın ellibeş atmışı bulmuş,
Çatlamış bi kere annıy damarı, Başında yolacak saçın mı kalmış,
Gel azcuh ta saçlarımı yolsana. Gelsin kocam yolsun ben saç yolamam.
Sennen horatada edilmez yarış,
Dokguzdan sonra da yorgannan sarış,
Çatlıyacah senin dilin bir garış,
Ojalı barmağa zil de alsana.9

8 Halil ÖZKAN, Özkani’den Bir Demet, Ank., 1985, s. 19.
* Şiir, Alaattin Sağ’dan tespit edilmiştir.
9 Ali Rıza ÖNDER, Erzincan’da Mizah, TFA, VI (129),4. 1960, s. 2130.
GELİNLE KAYNANA TUTTU GÜREŞİ
Evde çıktı iki meydan savaşı Ben de duyamadın sözün başını
Biri bitti biri bitti bitecek Gıcırdattı anam sıktı dişini
Gelinle kaynana tuttu güreşi Yerden kalkmayan o eğri kaşını
Biri yattı biri yattı yatacak Biri çattı biri çattı çatacak
Havayı sarınca savaş kokusu Aracının dayak yemek kaderi
Başladı hanımın kuru sıkısı Ara yere saldık, yine pederi
Denizli horozu gibi ikisi Garibi ortada ileri-geri
Biri öttü biri öttü ötecek Biri itti biri itti itecek
Çekilmiyor bunların gayrı kahiri Ben giderim onu ile kömüre
Terk eylesem derim köyü şehiri İkisi de bakmaz aşa, hamura
Gizlice yemeğe fare zehiri İtişe kakışa varıp çamura
Biri kattı biri kattı katacak Biri battı biri battı batacak
Kim demiş hanımın gözleri şaşı Adım RASİM ben de attım havamı
Üç yerden yarıldı anamın kaşı Zor aldım elinden bakır tavamı
Gördünüz attı son iki taşı Karakolda biter maçın devamı
Biri tuttu biri tuttu tutacak Biri bitti biri bitti bitecek10


GELİN-KAYNANA
Gelin:
Çaputları çıkarak, peşli bindallı giyek.
Kız ana kevgir getir, eccük de hedik yiyek.
Baba çıksın o ne ki, çalkamayı n’ideyim.
Beni böyle çatlatan kaynanaya ne deyim.
Kaynana:
Hanım, canım dedikçe kabarın maya gibi
“Bir kahve pişir” desek oynaman kaya gibi,
Olmaz olası gelin, çarhudun kızı seni,
Beynime kan sıçradı, malamat ettin beni.
Gelin:
Oğlun Mehmet gelince, ağzını bıçak açmaz,
Pisik gibi büzüldün, bunlar gözümden kaçmaz,
Boncuk ile cıncık ile kime çalım satıyon?

10 Rasim KÖROĞLU, Körün Taşı-Taşlamalar, Eskişehir, 1999, s. 10-11.
Durduk yere mahleyi birbirine katıyon.
Kaynana:
Eczanenin önünde tanko gibi kırıttın
Mahkeme Çarşısında kelle gibi sırıttın
Seni çırak çıkarttı Fadik’le Zöhre Bacı
Kafanda kıracağım tıktık ile tokacı11
(çaput : eskimiş yırtık bez, peşli : kadın elbisesi, kevgir : süzgeç, hedik :
kaynatılmış buğday, baba çıksın : beddua sözü, çalkama : ayran, katık, kabarmak :
gururlanmak, büyüklenmek, çarhudun kızı : hakaret sözü, pisik : kedi, cıncık :
bilye, misket, tanko : sosyete, tıktık : takunya, tokaç : kilim ve yün yıkamada
kullanılan eşya)
GELİN KAYNANA KAVGASI
Aldı kaynana: Bu nasıl tavır kız, bu nasıl surat
Sabah sabah çalım, sattığın yeter!
Pabuç incirinin dikeni gibi
Gözümün içine battığın yeter!
Aldı gelin: Sen var ya sen, eski-püskü çaput çul
Beş kocayı yere gömdün, koca dul
Daha gün doğmadan, elinde davul
Kalk diye başımda bittiğin yeter!
Aldı kaynana: O kambur Döndü’ye nasılda kandım
Ne bileyim adam olursun sandım
Kız ben senin dırdırından usandım
Her günümü zehir ettiğin yeter!
Aldı gelin: Dilin dil değil ki, dikenli çalı
Beş para etmezsin, eskici malı
Yırtık, sökük, delik pamuk haralı
Gidip gelip bana çattığın yeter!
Aldı kaynana: Fazla çene çalma, bırak çalımı
Kaşın gözün şişmiş, uyku tulumu
Sırtına alıp da çaput çulumu

11 Necati ACARKAN, Gelin Kaynana Şiir, Sivas Folkloru, III (29), 6. 1975, s. 13.
Yan gelip gün boyu yattığın yeter!
Aldı gelin: Bana gelip kaynanalık taslama
Git başımdan gelip bana toslama
Tezek dolu soba gibi tıslama
Çekmez baca gibi tüttüğün yeter!
Aldı kaynana: Gözü kör olası, sütü taşırdın
Çerezleri avuç avuç aşırdın
Yedin içtin yattın göbek şişirdin
Karnını ileri ittiğin, yeter!
Aldı gelin: Damarında kan kalmamış çekilmiş
Ağzında bir diş kalmamış dökülmüş
Zemheri suratlı belin bükülmüş
Kart horozlar gibi, öttüğün yeter!
Aldı kaynana: Soyun ya davulcu ya dümbelekçi
Baban bir sepetçi, anan elekçi
Hadi ordan kurtlu, ham çökelekçi
Dikine dikine gittiğin yeter!
Aldı gelin: Oğlun bir sünepe, varmı ki aklı
Hiçbir zaman beni, görmedi haklı
Kör şeytan suratlı, maşa bacaklı
Hergün bir iftira attığın yeter!
Aldı kaynana: Oğlumu da yaktın mıymıntı seni
Akşam oldu yeter, söyletme beni
Pis pasaklı söyle, nedir nedeni?
İki de bir evden pottuğun yeter!
Aldı gelin: Deliklere girdin beni gözledin
Deve kuşu hep kafanı, gizledin
Nere gitsem adım adım izledin
Beni koyun gibi güttüğün yeter!
Aldı kaynana: Yoluk tavuk bile yaptı beş cücük
Kısır keçi doğurmadın bir çocuk
Nerde ıraftaki pastırma sucuk
Üç günde yalayıp yuttuğun yeter!
Aldı gelin: Yemeyi içmeyi sayıklar gibi
Karnın şişmiş tıpkı yayıklar gibi
Aynı çöplükteki, tavuklar gibi
Sandığımı açıp, dittiğin yeter!
Aldı kaynana: Gene ne yiyorsun, zıbarasıca
Arı sokup dili, kabarasıca
Biraz da bana ver geberesice
Şapırdataraktan tattığın yeter!
Aldı gelin: Oğlun nar getirmiş, nasılsa eve
Al şu kabuğunu, ye geve geve
Fazla dırdır, etme hörgüçlü deve
Senin şu yakamdan, tuttuğun yeter!
KAHYAOĞLU, sende atma bir daha
Gelin kaynanaya çatma bir daha
Yangına körükle gitme bir daha
Senin de bala tuz kattığın yeter!
Gelin-Kaynana
(Hüseyin Yurdabak, Şiirle Yaşayanlar, Ankara, 2002, s.105.)
Bayram Durbilmez, Taşpınarlı Halk Şairleri, Kayseri, 2004, s. 143-144.
Derleyen: Sümeyra Şahin

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Başa dön tuşu