Yöresel Halk İnançları

Gökyüzü ve Astronomik Olaylarla İlgili Halk İnanışları

Eski Türk dini; evreni yer altı, yeryüzü ve gökyüzü olarak üçe ayırıyordu. Yer
altı Erlik ve onun kötü ruhlarının yaşadığı yerdi. Yeryüzü insanların ve diğer canlıların,
gökyüzü ise başta en büyük Tanrı Ülgen olmak üzere iyi tanrıların ve onların yardımcı
iyelerinin yaşadığı yerdi.
Türklerde gökle ilgili ilk bilgilere Göktürk yazıtlarında rastlıyoruz. Göktürk
yazıtlarında, yaygın bir mana olarak gök deniliyordu. Ancak gök ile yeri ve
insanoğlunu, kimin yarattığı pek söylenmiyordu. Göktürk yazıtları büyük devlet
inanışlarının bir göstergesidir. Bu yazıtlarda her şeyin üzerinde olan gök idi. Tonyukuk
yazıtlarında ise, biraz daha halk düşüncesine girilmiş ve “insanların iradesine” Umay
ile “ yer ve sular” da katılmıştır. Göktürk yazıtları “Yukarıda mavi gök (Kök Tengri),
aşağıda yağız yer yaratıldığında, ikisi arasında kişioğlu (insanoğlu yaratılmış),
insanoğlunun üzerine de atalarım Bumin Kağan, İstemi Kağan (kağan olarak)
oturmuşlar” diyordu.
Dış tesirlerden uzak, Altay ve Kırgız destanlarında da “Önce gök yaratılıyor;
sonra da yer yaratılıyordu.” Mitolojik ve göklerde geçen destanlarda bir yiğit: Gök ile
yer yaratıldığında ben de vardım diyor.
Şaman törenlerinde Ulu Tanrının bulunduğu gök katları beşinci kattan sonra
başlıyordu (Ögel 2010, 145).
Eski Türk düşüncesine göre gökle tanrıyı birbirinden ayırmak epey zordur. 11.
yy’da Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılmış olan Dinvan- ı Lügati’t Türk bu konuda
şöyle demektedir: Kâfirler göğe Tengri derlerdi (Ögel 2010, 147). Görüldüğü gibi
Kaşgarlı Mahmut Türklerin göğe Tengri dediklerini söylüyor.
Yukarıda verdiğimiz örneklerden de görüldüğü gibi Türk mitolojisinde
gök/gökyüzü tanrısal bir anlama sahiptir. Bundan dolayı da daha o günlerden başlayıp
günümüze kadar gelen gök ve gökle bağlantılı unsurlarla ilgili birçok inanış mevcuttur.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Başa dön tuşu