Yöresel Halk İnançları

Doğum Öncesiyle İlgili Halk İnanışları

Türk kültüründe kadının, toplum tarafından benimsenmesi, saygı görmesi gerçek
birey olması için mutlaka çocuk sahibi olması gerekir. “Anadolu’da özellikle kırsal
kesimlerde evlenmenin üzerinden belli bir dönem geçmesine rağmen çocuk sahibi
olunmaması / olunamaması hoş karşılanmaz.” (Tezcan 2000, 7). Çocuk sahibi olamayan
anne toplum tarafından dışlanır, hor görülür çoğu yerde meyvesiz ağaca benzetilir.
Çocuk sahibi olamayan baba da toplum tarafından erkek yerine konmadığı için ezilir,
üzerinde toplumsal bir baskı oluşturulur. Bunun en güzel örneğini Dede Korkut’ta
görmek mümkündür. Dede Korkut anlatılarında Hanlar Hanı Bayındır’ın Oğuz beyleri
için kurdurduğu toyda “Kimin ki oğlu kızı yok kara otağa kondurun, kara keçe altına
döşeyin, kara koyun yahnisinden önüne getirin, yerse yesin yemez ise dursun gitsin.
Oğlu olanı ak otağa kızı olanı kızıl otağa kondurun, oğlu kızı olmayanı Allah Ta’ala
kargayupdur biz dahi kargaruz” (Ergin 1997, 78) demesi Türk toplumunda çocuksuz
aileleri Tanrı’nın lanetlediğine inanıldığını ve bu ailelerin toplum tarafından
aşağılandığını, dışlandığını göstermektedir.
Çocuk sahibi olmanın bu kadar hayati öneme sahip olduğu bir toplumda çocuk
sahibi olamayan ailelerin çocuk sahibi olmak için birçok yöntem denemesi
kaçınılmazdır. Geçmişten günümüze kadar çocuk sahibi olmayı engelleyen veya
kolaylaştıran unsurlar, öğeler hakkında birçok inanış ortaya çıkmıştır. Hemen hemen
bütün Türk topluluklarında, aileler bu inanışlara dikkat edip onlara göre hareket
etmektedirler.
Günümüz Şamanist Türklerinden Yakutlar, “ Tanrıdan çocuk, bilhassa erkek
çocuk isterlerken, ak şamana (ayı oyuna) başvururlar. Ak şaman, Ayısıt hatuna yahut ak
21
at sürüleri sahibi olan tanrıya dua eder. Bu törende kanlı kurban sunulmaz. Bu tanrılara
ıdık olarak bir hayvan bağışlanır. Bu hayvana kimse binmez.” (İnan 2006, 167).
Çocuğu olmayan Yakut kadınları mukaddes bir ağacın dibinde, ak boz at derisi
üzerinde yer sahibine (an daydı içite) yalvarırlar; ağlaya sızlaya dua ederler. Bu duadan
sonra çocuk sahibi olanlar bunun tanrıdan, yer ağaç ruhları tarafından verildiğine
inanırlar (Ögel 2006, 167).
Kırgız- Kazaklarda kadınları kısır olanlar sahrada tek başına biten bir ağaç, bir
kuyu (pınar) veya su yanında koyun kesip gecelerler (Ögel 2006, 168). Kırgızlarda
Çocuğu olmayan kadın uğursuz sayılır ve düğün gibi toplumsal olaylara katılmasına
izin verilmez. Çocuğu olmayan kadınlar Nevruz’da yapılan Sümelek adlı yemeği
pişirirken karıştırıp dua eder sonra da onun sıcak külüne oturur. Çocuğu olmayan
kadının çok çocuk doğuran bir kadının elbiselerini giyerse, onun elinden ekmek yerse
çocuğunun olacağına inanılır (Jumabaev 2006, 22).
Altaylarda ise çocuğu olmayan kişi, arjan su denilen kaynak sularına dolunaydan
önce gider, orada oturur ve bu sudan içerek Tanrıya çocuk vermesi için dua eder. Altay
Türkleri arasında çocuğu olmayan Altay kişi “kutay vermiyor” der ve ondan kendisine
çocuk vermesini ister. Altay dağlarında tıbben ve inanç itibarıyla kutsal sayılan yararlı
sular vardır. Ruslar bu sulara itibar etmezler. Sadece Altay kişi bu suların yerini bilir ve
bunlar yabancılara gösterilmez. Bunlara “arjan su” denilir. Bu sulara her zaman gidilmez.
Dolunaydan evvel gidilmesi gerekir. Çocuğu olmayan Altay kişi burada yatar ve oturur.
Bir tek şey düşünür. “Altay Kutay bana bala ver” diye bekler. Bu sular kaynak sularıdır.
Bunlardan bazıları akşam, bazıları sabah ve bazıları öğle içilirler.
Hangi suyun ne zaman içileceğini kam/ bilirkişi tayin eder, onun bilgisine başvurulur
(Kalafat 2004, 86-87).
Kuzey Afganistan Türklerinde “Hamile kadın balıketi yerse çocuğun ağzı
büyük olur; deve eti yerse dokuz ayda dünyaya gelecek olan çocuk on bir ayda dünyaya
gelir. Deve eti yediğini sonradan fark ederse devenin üzerinden üç kez geçirilir, böylece
yükünü deveye atacağına ve kolay doğum yapacağına inanılır. Bazı bölgelerde hamile
kadınların saçını kestirirse çocuğun ömrünün kısalacağına inanılır. Hamile kadın
mecbur kalmadıkça cenaze evine ve merasimlere gitmez, kişi hastalıktan ölmüşse
çocuğa geçeceğine inanılır. Hamile kadın kelle, paça yerse doğacak olan çocuğun
kıvırcık saçlı olacağı, kime dikkatlice bakarsa çocuğun ona benzeyeceği inancı vardır.
Hamile kadınlar yedi kez Çarşamba günleri “Bibi Müskil” denen bir uygulamada
22
bulunur. (Şöyle ki bir miktar kuru üzüm leblebi karışımına Yasin suresi, Yedi İhlâs,
Yedi Fatiha, suresi okunur, sofraya dökülür, yedi komşuya dağıtılır. Komşular hamile
kadına hayır dua ederler). Ayrıca Bibi Sesenbe (Hamile kadınlar iki aylıkken başlayan
ve yedi kez Salı günleri okutulan mevlit) ve Çitlen gibi hamile kadınların doğumunun
kolaylaşması ve çocuklarının yaşaması için yapılan uygulamalar.” (Zıyayı 2004, 66-67)
vardır.
Baskil ilçesinde çocuğu olmayan kadınlar “Yöredeki Abdülvehab gazi türbesini
ziyaret ederler. Bu ziyaretin sonunda erkek çocuğu olanlar çocuğa Abdülvehab, kız çocuğu
olanlar Zeynep ismini koyarlar. Doğumdan sonra buraya tekrar gelerek şükür amacıyla
adak kurbanı kesilip fakirlere dağıtılır. Yöredeki bir diğer uygulamada buğa oturtmadır.
Kadın ebem kömeci, süt ve saman kaynatıldıktan sonra hazırlanan karışıma oturtulur
böylece çocuğu olacağına inanılır. Yörede hamile kadının gece yalnız dışarı çıkmaması,
ateşi ve kaynar suyu rastgele dökmemesi gerektiğine inanılır. Çünkü ateşi ve sıcak suyu
döken kadına alkarısı-albasması şeklinde isimlerle adlandırılan kötü ruhların zarar
vereceğine ve çocuğunu düşüreceğine veya çocuğun sakat dünyaya geleceğine inanılır.
Hamile kadın çay ve tuzlu yiyecekler yerse elinin ayağının şişeceğine inanılır. Hamile
kadın aynaya bakarsa çocuğun kendisine benzeyeceğine, denize bakarsa mavi gözlü
olacağına inanılır. Hamile kadın sakat birisiyle alay ederse doğan çocuğun da sakat
olacağına inanılır. Eğer hamile kadın elma, üzüm ve nar yerse çocuğunun güzel yüzlü
olacağına, zeytin yerse çocuğun kara gözlü olacağına inanılır. Hamile kadın ziyarete
gittiğinde elini ziyarete dokundurmamalıdır, dokundurursa elini vücuduna
dokundurmamalıdır, aksi halde dokunduğu yerde leke (ben) çıkacağına inanılır.
Hamileyken kalçası çok büyüyen kadının kız çocuğu olacağına inanılır. Doğum öncesinde
anne, rüyasında boncuk veya bilezik görürse kız; tabanca görürse erkek çocuğu olacağına
inanılır.” (Kıyak 2005, 21-22).
Konya’nın Bozkır ilçesinde “Hamile bir kadın herhangi bir yiyeceği yedikten sonra
eliyle herhangi bir yerini kaşırsa doğacak çocuğun vücudunun orasında da bir şeyler
çıkacağına inanılır. Hamile kadının rüyasında korkmasının çocuğa kötü etki yapacağına
inanılır. Bunu engellemek için de kadının yastığının altına bıçak konulur. Hamile kadın
ayva yerse çocuğunun güzel ve gamzeli olacağına inanılır. Hamile kadına yumurta
yedirilmez, eğer yerse çocuğunun saçının çıkmayacağına inanılır. Hamile kadın mezara
giderse çocuğunun düşeceğine inanılır. Hamile kadının karnındaki çocuk kızsa yüzünün
çilleneceğine, kalçasının büyüyeceğine, erkekse vücudunda ve yüzünde bir değişiklik
23
olmayacağına inanılır. Hamile kadın çocuğuna elbise biçer ve minderin altına koyar. Eğer
o anda içeri erkek girerse çocuğun erkek olacağına inanılır. Hamile kadın sancısı çok
olduğu zaman kimseye söylemez. Eğer söylerse doğumun uzayacağına ve sancının
artacağına inanılır. Hamile kadın Ferhatlar mahallesindeki kutsal çeşmeye götürülür.
Boynuna ip takılıp çeşmenin etrafında dolandırılır. Bundan sonra çocuk erkek olursa
Bahattin, kız olursa Bahar ismi konulur. Bir ailenin erkek çocuğu olmuyorsa son olan kız
çocuğuna Döner veya Döndü ismi konulur. Bundan sonra doğacak çocuğun erkek
olacağına inanılır. Yazdamı köyünün dağ kısmında bulunan Damlacık inindeki damlayan
sudan çocuğu olmayan kadınlar abdest alıp namaz kılar. Böylece çocuklarının olacağına
inanılır. Çocuk olduktan sonra buraya hediye bırakılır. Hamile kadının düşük yapmaması
için Mehmet ismini bulunduran yedi evden bıçak toplanır. Bıçaklara isimler yazılır. Bir
çömleğe su doldurulup akşamleyin dama konulur. Sabah namazından sonra çömlek
damdan indirilir. İçerisindeki hangi bıçak paslanmışsa o evden okunmuş ekmek getirilip
kadına yedirilir. O evin, düşük yapan kadının ocağı olacağına inanılır.” (Erdem 2008, 22-
24).
Elazığ’a bağlı Tadım köyü Alevileri arasında “Çocuğu olmayan kadınlar Miyadun
köyündeki delikli taştan geçirilerek hastalığının iyileşeceğine inanılır. Çocuğu olmayanlar
Beşik Baba türbesine gider, bu türbeye ağaçtan yapılmış bir bebek bırakılır. Bundan sonra
Beşik Baba’nın yüzü suyu hürmetine çocuklarının olacağına inanılır. Köyde Tabe boncuğu
takan kadınların çocuğu olacağına inanılır. Tasa mum eriterek mumun aldığı şekle göre
kadının ne zaman doğum yapacağı, çocuğunun cinsiyetinin ne olacağı gibi tahminler
yürütme geleneği de köyde mevcuttur.” (Köseoğlu 2009, 7-10).
Ergani ilçesinde “Çocuğu olmayan kadınlar lohusanın yıkandığı suyla yıkanırlar.
Gebe kalmak isteyenler kırk kemik bulup onları döver. Sonra bunları suya atar ve bu su ile
üç defa yıkanırlar. Çocuğu olmayanlar Armutova’da bulunan Kadınlar taşına giderler.
Taşın etrafında üç kere dönüp dilek tutarlar. Böylece çocuklarının olacağına inanırlar.
Çocuğu kalmayan (ölen) kadınların çocuklarının saçı yedi yıl kesilmez, örük yapılır. Beşik
boşken kendi kendine sallanırsa çocuk olacağına inanılır. Doğumu zor olan kadınlara
kocalarının ayakkabısından su içirilir ve çakmak taşı birbirine çakılır. Böylece doğumun
kolay olacağına inanılır.” (Uçak 2007, 62-63).
Samsun’da hamile kadın cenazeye bakarsa, çocuğun benzinin sarı olacağına
inanılır. Hamile kadın güzelleşirse kız çocuk; yüzüne sis basar, çirkinleşirse erkek çocuk
doğuracağına inanılır (Şişman 2002, 446-447).
24
Adana’da bir çocuğun burnunda yeşil bir damar atarsa, kendinden sonra doğacak
bebeğin erkek olacağına inanılır. Bebek annesinin karnında oynadığında aya bakılırsa
bebeğin ay kadar güzel olacağına inanılır. Hamilelikte anne deveye, ayıya, maymuna
bakarsa çocuğunun çirkin olacağına inanılır. Anne tavşana bakarsa çocuğun dudağının
yarık olacağına inanılır. Hamile kadın çok fazla sakız çiğnerse çocuğun çok çiş yapacağına
inanılır. Hamile kadın sakız çiğnerse çocuğunun geveze olacağına inanılır. Kötü huylu bir
çocuk kınanırsa, doğacak çocuğun da ona benzeyeceğine inanılır. Göbek kıvrık olur,
doğumda zorluk çıkar diye ağaç üstünden atlanmaması gerektiğine inanılır. Hamile kadının
iki kişinin ortasına oturmaması gerektiğine inanılır. Hamile kadının üstünden kimsenin
atlamaması gerektiğine inanılır (Akyol 2006, 71-76).
Kuluncak ilçesinde hamile kadına iplik ördürülmez eğer örerse çocuğun eşinin
bağının çocuğun boğazına dolanacağına inanılır. Hamile kadın, elma yerse doğacak
çocuğun yüzünün parlak olacağına inanılır (Gürer 2008, 80-81).
Konya’nın Beyşehir ilçesinde “ Hamile kadın eşiğe oturtulmaz, oturursa yoksulluğa
sebep olacağına inanılır. Hamile kadın, çocuğu olmadan önce sütünü sağar ve suya
damlatır. Süt suyun içinde dağılırsa kız, dağılmazsa erkek çocuğu olacağına inanılır.
Hamile kadın doğumu yaklaşınca suya Yasin suresi okunur. Suredeki mubin kelimesine
gelince “Ya Şafi ya hu” diye üç kez tekrarlanır ve bu su hamile kadına içirilir. Böylece
doğumun kolay olacağına inanılır. Hamile kadın cenazeyle karşılaşırsa kırk gün yüksek bir
yerde (Dördüncü kat) durur. Eğer bu yapılmazsa çocuğun aydaş olacağına inanılır.”
(Samancı 2008, 21-23).
Muğla’nın Yatağan ilçesinde kısırlık olan kadının ulu bir ağaca eşarbı veya başka
bir eşyası bağlanırsa kısırlığın giderileceğine inanılır. Yatağan’ın bazı köylerinde kısırlığı
gidermek için cinsel birleşmenin yapıldığı yatağın altına naylon veya bez bebek konulur.
1,5 yıl hamile kalamayan kadınlar en yakın dereden kırk çakıl taşı getirerek suya katıp
banyo yaparlar. Böylece çabucak hamile kalınacağına inanılır. Hamile kadının çocuğunun
erkek olması için Ahlât ağacı taşlatılır. Hamile kadın kesilen bir hayvanın çenesini kendi
niyetine ayırtır. Sivri çene kemiği uçlarında et kalırsa kız, kalmazsa erkek olacağına
inanılır (Eşmeli 2006, 47-50).
Tunceli’ye bağlı Pertek ilçesinde çocuğu olmayanlar yöresel ismiyle “Berberu
denilen ot ile arpa ununu karıştırıp kaynatır. Akşamdan sabaha çocuğu olmayan kadının
karnının üzerine bu karışım sarılır ve karı koca ilişkiye girer. Bu işlem üç gece üst üste
tekrarlanırsa kadının hamile kalacağına inanılır. Dorutay köyündeki Arap baba ziyaretinde
25
bir bez ve çubuktan küçük beşikler yapılarak ziyaretin bulunduğu alanda bir yere asılır.
Beşik sallanırsa çocuğun olacağına inanılır. Pertek ilçesinde çocuğu yaşamayan devamlı
ölen kadınlara Teve’li denir. Hamile kadınların bu kadınlarla konuşmaması, yanında
durmaması eşyalarına dokundurmaması gerektiğine, yoksa onların da çocuklarının
öleceğine inanılır. Pertek’te rüyada elma ya da altın görülürse erkek çocuk olacağına
inanılır.” (Polatcan 2006, 5-8).
Rize yöresinde hamile kadın “Ciğer yerse doğacak çocuğun hasta olacağına,
benekli olacağına inanılır. Hamile kadın pasmanikayı (patlamış mısır) fazla yerse çocuğun
cilt hastalığı olacağına inanılır. Hamile kadın çocuk karnında oynayana kadar tavuk yerse
çocuğun boğazında problem olacağına inanılır. Hamile kadın çeşmeden su içerse çocuğun
ağzının akacağına inanılır.” (Kabataş 2006, 19-20).
Doğum, insanın hayata başladığı, aile ocağının ve soyun devamının garantiye
alındığı, nüfusun çoğalmasıyla iş gücünün arttığı için insan hayatındaki en önemli
safhalardan birisidir. Bu sebeple inceleme sahamız olan Derinkuyu’da da doğum öncesiyle
ilgili birçok inanış ve uygulama mevcuttur. Toplumumuz ata erkil bir toplum olduğu için
bütün Anadolu’da olduğu gibi Derinkuyu’da da çocuksuzluğun sebebi olarak öncelikle
kadın görülmektedir. Eğer bir ailenin çocuğu olmuyorsa bunun sebebi kadındır, bu
kadınlara değer verilmez, kısır denir, hatta üzerine kuma alanlar bile vardır. Onun için
yörede kısırlıkla ilgili inanışlar ve uygulamalar genellikle kadınlar üzerinedir. Bunun
yanında yöre insanı bebeğin sağlıklı bir şekilde doğmasını sağlamak için birçok inanış ve
uygulama geliştirmiştir. Bu inanış ve uygulamalar şunlardır:
Çocuğu olmayan kadınların tavuk tersine (gübresine) oturtulursa çocuğu
olacağına inanılır (KK: 2, 5, 8, 10, 12).
Çocuğu olmayan kadınların türbelere gidip kurban kestikleri, dua ettikleri zaman
çocuğunun olacağına inanılır (KK: 4, 6, 125, 127, 181).
Çocuğu olmayan kadınlara elma yedirilirse çocuğu olacağına inanılır (KK: 5, 8,
9, 10).
Çocuğu olmayan kadınların eşeğin kolanı (ipi) ile beli çekilirse çocuğu
olacağına inanılır (KK: 1, 2, 5, 200, 201).
Çocuğu olmayan kadınların dızlağan otu, ebegümeci ve bulgurdan oluşan aşlığın
kaynatılıp üzerine oturtulursa çocuğu olacağına inanılır (KK: 5, 7, 10).
Çocuğu olmayan kadın maydanoza oturtulursa çocuğunun olacağına inanılır
(KK: 4, 10, 200, 202, 203, 205).
26
Çocuğu olmayan kadın üzüm şifine (posasına) oturtulursa çocuğu olacağına
inanılır (KK: 9, 10, 110, 114, 155).
Çocuğu olmayan kadın dilek ağacına bez bağlayıp dilek dilerse çocuğunun
olacağına inanılır (KK: 4, 6, 157, 158, 161).
Çocuğu olmayan kadın kızdırılmış kabağa oturtulursa çocuğu olacağına inanılır
(KK: 5, 8, 9).
Çocuğu olmayan kadın bezirgân böceğine oturtulursa çocuğunun olacağına
inanılır (KK: 3, 4, 10).
Çocuğu olmayan kadının, pişirilen kabak beze sarılıp beline sarılırsa çocuğu
olacağına inanılır (KK: 162, 163, 169, 170, 175).
Çocuğu olmayan kadına ayva yedirilirse çocuğu olacağına inanılır (KK: 14, 15,
32, 35, 37, 40).
Çocuğu olmayan kadına sürekli kiraz, elma, helva, bal, ayva yedirilirse çocuğu
olacağına inanılır (KK: 111, 112, 115, 117, 118).
Çocuğu olmayan kadın ebegümeci pişirilip üstüne oturtulursa çocuğu olacağına
inanılır (KK: 6, 42, 43, 45, 47).
Çocuğu olmayan kadın süt buharına oturtulursa çocuğunun olacağına inanılır
(KK: 1, 3, 5, 8, 9).
Çocuğu olmayan kadının Çora (bir çeşit toprak) yerse çocuğunun olacağına
inanılır (KK: 3, 49, 54, 56, 58, 60).
Çocuğu olmayan kadının Hacı Bektaş’daki taşa sarılırsa çocuğu olacağına
inanılır (KK: 5, 9, 20).
Çocuğu olmayan kadın bir ocaklıya beli çektirilirse çocuğu olacağına inanılır
(KK: 128, 129 130, 135, 136, 140, 141).
Çocuğu olmayan kadın ısıtılan kızgın kuma oturtulursa çocuğu olacağına inanılır
(KK: 152, 153, 155, 157, 160).
Bir kadın iki erkeğin arasından geçerse çocuğu olmaz (KK: 20, 22, 55, 59).
Bir kadının doğan çocuğu ölüyorsa, hamileyken hocaya götürüp muska
yazdırılır. Böylece çocuğun ölmeyeceğine inanılır (KK: 162, 163, 165, 168, 170).
Gelin oğlan evine ilk girdiğinde kucağına erkek çocuğu verilirse gelinin erkek
çocuğu olacağına inanılır (KK: 1, 3, 9, 81, 82, 84, 87).
Yeni gelinin yatağına “Erkek çocuğu yuvarlanırsa, gelinin erkek çocuğu
olacağına inanılır.” (Karabakla 2003, 74).
27
Kadına sürekli bal, tatlı, üzüm ve elma yedirilirse erkek çocuk doğuracağına
inanılır (KK: 91, 93, 95, 101).
Kadına helva kavrulup yedirilirse, kabak tatlısı yedirilirse erkek çocuğu
olacağına inanılır (KK: 6, 10, 60, 61, 63).
Süt, pekmez ve yoğurdu çok yiyen kadının erkek çocuğu olacağına inanılır (KK:
4, 6, 9, 102, 103, 105, 115).
Geline kütük atılırsa erkek çocuğu olacağına inanılır (KK: 50, 68, 72, 73, 117,
119, 120, 121).
Karnı sivri olan annenin erkek, yuvarlak olan annenin kız çocuğu doğuracağına
inanılır (KK: 11, 12, 111, 112, 113, 115).
Kalçası büyük olan kadının kız çocuğu doğuracağına inanılır (KK: 120, 121,
125, 130, 131).
Oğlan doğurmak için hocanın okuduğu buğday tanesini yutmanın faydalı
olacağına inanılır (Beğen 2003, 29).
Hamilelik sırasında ağırlık fazla olursa erkek, az olursa kız çocuğu dünyaya
geleceğine inanılmaktadır (Beğen 2003, 29).
Hamile kadının karnı büyükse erkek, karnı küçükse kız doğuracağına inanılır
(KK: 100, 102, 105, 107, 111, 112, 113, 115).
Tatlı şeyler yiyen kadının erkek, ekşi şeyler yiyen kadının kız çocuğu olacağına
inanılır (KK: 141, 142, 145, 151, 154).
Hamile kadının haberi olmadan iki minder konulur. Birinin altına bıçak birinin
altına makas saklanır. Loğusa, bıçağın üzerine oturursa erkek; makasın üzerine oturursa
kız doğuracağına inanılır (KK: 120, 121, 132, 135, 138, 142).
Doğacak çocuk karnın sağında ise erkek, solunda ise kız olacağına inanılır (KK:
22, 25, 125, 126, 130, 132).
Doğum yapacak kadın çok konuşursa oğlan, az konuşursa kız doğuracağına
inanılır (KK: 120, 121, 125, 127, 177).
Doğum yapacak kadının memesi siyahlaşırsa kız, kahverengi olursa erkek
doğuracağına inanılır (KK: 170, 171, 173, 175, 176).
Hamile bir kadının gökkuşağının altından geçince erkek çocuk doğuracağına
inanılır (KK: 120, 122, 125, 150).
Yeni geline yumurta yedirilirse çocuğu olacağına inanılır (KK: 120, 121, 123,
135, 170, 178, 182).
28
Doğum yapacak kadının odasında iğne işi yapılırsa doğacak çocuğun göbeğinin
iltihaplı olacağına inanılır (KK: 180, 181, 182, 185, 186).
Hamile kadın kapı eşiğine oturursa göbek bağının çocuğa dolanacağına inanılır
(KK: 130, 132, 135, 136, 137, 138, 139).
Hamileyken yumurta yiyen kadının çocuğunun haylaz olacağına inanılır (KK:
60, 162, 167, 171, 173, 174, 182).
Gebe kadın yılana bakarsa, çocuğun yüzü çilli olur (Sevindik 2011, 4).
Hamile kadının eşikte oturması iyi değildir diye inanılır (KK: 181, 183, 185,
191, 192).
Aşeren kadına canı ne isterse yedirilmesi gerektiği, yoksa çocuğun bir organının
eksik (sakat) doğacağına inanılır (KK: 199, 200, 204, 205, 210, 211).

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Başa dön tuşu