Yöresel Halk İnançları

Doğum Esnası ve Sonrasıyla İlgili Halk İnanışları

Doğum sonrası, çocuklar için bebeklikle başlar, gençlik dönemine doğru uzanan
bir süreçle devam eder. Bu dönem ad verme, kırklama, sünnet olma, day durma, ilk
emekleme, ilk saç kesimi, ilk tırnak kesimi, ilk dişin çıkışı, köstek kesme, aylık kesme
vb. dönemleri içerir (Kalafat 2009, 31).
Anadolu’da yeni doğum yapmış kadına lohusa, loğsa, doğazkesen, emzikli,
nevse gibi isimler verilirken, (Örnek 2000, 143) “Azerbaycan Türkleri yeni uşak
doğmuş kadın, Başkurt Türkleri betislegen katın, Kazak Türkleri bosanğan ayel, Kırgız
Türkleri cañı törögön katın, Tatar Türkleri bala tapkan hatın, Türkmen Türkleri yaña
çağa doğran ayal ve Uygur Türkleri ise yekin arida tukkan hotun sözlerini
kullanmaktadır.” (Abalı 2011, 32).
Loğusalık süresi ekonomik, coğrafi, sosyal vb. şartlar dikkate alındığında
bölgelere göre değişiklik gösterebilmektedir. Ekonomik anlamda kadının işçi
kategorisine sokulmadığı bölgelerde bu süre daha uzun tutulurken, kadının bilhassa
tarım işçisi olarak önemli bir potansiyeli oluşturduğu bölgelerde bu süre çok daha kısa
tutulmaktadır. Bu bağlamda loğusalık süresi 2 ile 60 gün arasında değişebilmektedir
(Aça 2005, 26).
Kadının bütün doğum öncesi hazırlıklardan sonra çocuğunu sağ salim dünyaya
getirmesi, hem annenin hem de çocuğunun kötü ruhlar tarafından rahatsız edilmemesi
için bir takım uygulamalar ve inanışlar geliştirilmiştir. Bu uygulama ve inanışlar
çocuğun dünyaya gelmesiyle de son bulmaz yine çocuk dünyaya geldikten sonra da ona
29
ve annesine musallat olacak kötü ruhlar, hastalıklar vs. vardır. Türk halkı bunları
engellemek, anne ile çocuğunu bütün kötü etkilerden korumak için birçok pratik
geliştirmiştir.
Muğla yöresinde kırkı çıkmadan yanlışlıkla karşılaşan loğusa kadınlar
“Birbirlerinin çocuklarını üçer defa emzirirler. Böylece kırklarının karışmasını
engelleyeceklerine inanılır. Kırkı çıkmamış çocuğun olduğu evden ateş verilmez.”
(Eşmeli 2006,52). Sandıklı ilçesinde kırklı kadınlar evden çıkmadan “Yanlarına bir
parça ekmek ya da demir parçası alırlar. Kırkını doldurmamış çocuğun banyo suyu
rastgele dökülmez. Çiğnenmeyecek bir yere dökülmesi gerektiğine inanılır. Ticaretle
uğraşan babanın ticaretten kazandığı parayla çocuğun üzerine gitmesinin çocuğu kırk
basmasına sebep olacağına inanılır.” (Balaban 2006, 80-81). Adana yöresinde “Doğum
kolay olsun diye hamile kadın su üzerinden geçirilir.” (Akyol 2006, 78). Baskil
yöresinde kadın kolay doğum yapsın diye “Kocasının ayakkabısından su içirilir, eşikten
atlatılır.” (Kıyak 2005,22). Konya’nın Bozkır ilçesinde yeni doğan çocuk tuzlanır.
Ancak iyi birisine tuzlatılır; çünkü “Çocuğu kim tuzlarsa çocuğun ona çekeceğine
inanılır. Çocuk konuşmaya başlamadan aynaya baktırılmaz. Baktırılırsa çocuğun şaşı
olacağına inanılır.” (Erdem 2008, 25). Elazığ’a bağlı Tadımköy Alevileri yeni doğan
çocuğun, albasması olmaması için başucuna “İğne, ekmek ve su koyarlar.” (Köseoğlu
2009, 10). Ergani yöresinde çocuğu yaşamayan aileler yedi Mehmet’ten yedi parça bez
alırlar ve bu parçalardan yedi yamalı elbise yapıp çocuğa giydirirler. Çocukları ölenler
çocuklarına kendi isimleriyle çağırmazlar, onlara kötü lakaplar takarlar. Çocuğu ölenler
çocuklarının saçını yedi yaşına kadar kesmezler (Uçak 2007, 66-67). Kuluncak
ilçesinde gelin alayı kırkı çıkmamış kadının evinin önünden geçerse gelinin çocuğunun
olmayacağına inanılır (Gürer 2008, 82). Aydın’ın Koçarlı ilçesinde “Adetli ve kırklı
kadınların lohusanın yanına giremeyeceğine inanılır.” (Abalı 2011, 33). Pertek ilçesinde
“Artık çocuk istemeyen aileler çocuklarına Songül ve Bezar isimlerini koyarlar. Bundan
sonra çocukları olmayacağına inanılır.” (Polatcan 2006, 12). Rize yöresinde “Eşi
gömülmeyip dışarıda bırakılan çocuğu cin çarpacağına inanılır.” (Kabataş 2006, 28).
“Urfa’da altını ıslatan çocuklar için süpürge uçları üzerlik olarak yakılır ve onlara her
sabah karatavuk yumurtası içirilir. Böylece çocuğun, o işi tekrarlamayacağına inanılır.”
(Kalafat 2010, 271).
İnceleme sahamız olan Derinkuyu’da da hem anne hem de bebeğiyle ilgili
birçok inanış ve uygulama vardır. Bu inanışlar şunlardır.
30
Doğum yapacak kadın, kendi annesinden çocuğunu kıskanır ve çocuğun geri
gitmesine sebep olur şeklindeki inanıştan dolayı, doğum yapan kadının annesi doğum
odasına alınmaz (Sevindik 2011, 5).
Kadının başında yılan gömleği yakılarak kötü ruhlar kovulmaya çalışılır
(Sevindik 2011, 5).
Fadimeanasaçı otunun suyu hamile kadına içirilerek Fadime ananın yardımı
sağlanmaya çalışılır (Sevindik 2011, 5).
Doğum anında ebe bir zorlukla karşılaşırsa “Topal melikeler nerdesiniz yetişin”
diyerek melekleri yardımına çağırır. Melekler gelince doğumun kolaylaştığına inanılır
(Güçlü 1994, 72).
Çocuk doğar doğmaz köydeki ocak ya da el olduğuna inanılan bir kişiden
çocuğun nazardan korunması için ze (Bir çeşit mum ve tuz karışımı) çevirmesi istenir
(Güçlü 1994, 73).
Çocuk doğunca tuzlanır, yoksa çocuğun ilerde kokacağına inanılır (KK: 121,
123 125, 131, 142, 143).
Cuma günü, Kadir Gecesi ve diğer kutsal gecelerde, Ramazan ayında doğan
çocukların gelecekte bahtının açık olacağına inanılmaktadır (Beğen 2003, 28).
Yeni doğan bebeğe sarı yemeni örtülürse albasmayacağına inanılır (KK: 10, 11).
Ölüden gelen (cenazeden gelen) birisi loğusa kadının yanına giremez. Girmek
isterse de tuvaletin etrafını yedi defa dolanır öyle girer. Böylece kadının ve çocuğunun
albasmasından korunduğuna inanılır (KK: 1, 5, 11).
Ölü yanından gelen kişinin yeni doğan çocuğun yanına girmeden önce küllüğün
etrafından dolaşması gerektiğine inanılır (KK: 11, 13, 14).
Loğusa kadının başına kırk gün al yemeni bağlanırsa albasması olmayacağına
inanılır (KK: 6, 9).
Loğusanın bulunduğu odaya tüfek asılırsa Alkarısının gelemeyeceğine inanılır
(KK: 12, 20, 30, 45).
Eğer odaya orak, soğan ve makas asılırsa çocuğu albasmayacağına inanılır (KK:
14, 15).
Kadına kaz eti yedirilirse albasmayacağına inanılır (KK: 20).
Albasmasın diye kapıya ateş konulur ve gelen misafirler bu ateşin üzerinden
atlatılır (KK: 50).
31
Lohusanın yanına kaz bırakılırsa albasması olmayacağına inanılır (KK: 123,
134, 135, 143, 148).
Daha önce Albasmasını yaşamış bir kadından kırmızı bez parçası alınırsa
Albasması olmayacağına inanılır (KK: 10, 12, 14, 17, 19, 20).
Loğusa kadının yanına tavuk eti konulursa Albasması olacağına inanılır (KK:
14, 16).
Çocuğu albasmaması için yanında erkek bulunması gerektiğine inanılır (KK: 2,
6).
Çocuğun boynuna atın hamıdı asılırsa albasmayacağına inanılır (KK: 16, 187,
189, 191).
Çocuk Şemşili köyündeki mezarlığa götürülüp hocaya okutulursa
albasmayacağına inanılır (KK: 15, 16, 17).
Çocuğun altına sındı ve hameyli konulursa albasmayacağına inanılır (KK: 17,
20).
Loğusanın bulunduğu odaya soğan asılırsa albasmayacağına inanılır (KK: 1, 2,
35, 125).
Albasması olmaması için çocuğun yanına ayna konulur (KK: 55, 57, 59, 67, 69).
Al çaputtan (bezden) şerit kesilip hem annenin hem de çocuğun alnına sarılır.
Şeridin üzerine mavi boncuk takılır. Böylece Albasması olmayacağına inanılır (KK: 16,
18, 20).
Albasmaması için kadının ve çocuğun yanında erkek durup elini kadının döşüne
koyması gerekir (KK: 120, 211, 212).
Kırklı kadın kapıdan geçince ardından dua edilip su dökülür (KK: 20, 22, 23).
Yeni doğan çocuğa et ve poşet gösterilmez. Eğer görürse kırk basacağına inanılır
(KK: 5, 7).
Kırkı çıkmamış kadın ve çocuğun evden çıkarılmaması gerektiğine inanılır (KK:
120, 122, 125, 130, 132).
Kırk basan çocuğun gözlerinin küçüleceğine inanılır (KK: 15, 45, 124, 125,
130).
Kırk baskını çocuk üç Cuma cami etrafında dolaştırılır. Bazı kadınlar da
bebeklerini kilise etrafında dolaştırırlar (Aytekin 2006, 145).
Çocuğu kırk basmaması için kırk gün yıkandırılmaması gerektiğine inanılır (KK:
11, 16).
32
Çocuğu kırk basmaması için, karşılaşan loğusa kadınlar iğne değiştirir. Eğer kırk
çıkmadan bir eve gidilirse tuz atılması gerektiğine inanılır (KK: 17).
Odanın duvarına orak, ekmek ve hamaylı asılırsa çocuğu kırk basmayacağına
inanılır (KK: 180, 181, 183, 185, 186).
Çocuğu kırk basmaması için yanına çiğ et konmaması gerektiğine inanılır (KK:
16, 20, 120).
Kırk basmaması için kedinin yanına gidilmemesi gerektiğine inanılır. Çünkü
kedi de doğum yapmaktadır (KK: 18, 19, 20).
Bebek değirmen deliğinde yıkanırsa kırk basması olmayacağına inanılır (KK:
14, 19).
Çarşıdan getirilen eşyaların, kırkı çıkmamış çocuğun yanına konmaması
gerektiğine inanılır (KK: 6, 9).
Bebek Gölcük’e götürülüp gölden geçirilirse veya musalla taşının altından
geçirilirse kırk basması olmayacağına inanılır (KK: 11, 13).
Kırkı çıkmamış çocuk tuvaletin etrafında yedi kez dolandırılırsa çocuğu kırk
basmayacağına inanılır (KK: 100, 102, 103, 105, 110).
Loğusa kadın özürlü bir kadınla görüşürse kırk basacağına inanılır (KK: 12, 15,
122, 125).
Kırk basan kadını Cuma günü Şemşilli (ziyaret) köyüne götürürler. Böylece kırk
basmasının geçeceğine inanılır (KK: 1, 15).
Bebek 40 kez Şemşili’deki mezarlığa götürülüp 40 kez dolandırılırsa kırk
basması olmayacağına inanılır (KK: 15, 17).
Çocuğun yatağının altına muska konulursa kırk basmayacağına inanılır (KK:
131, 132, 134, 136, 140, 141, 143).
Kırklı kadının kırk gün mezarının açık olduğu, onun için çok dikkat edilmesi
gerektiği inancı vardır (KK: 21, 23, 25, 35).
Kırk basmasının sadece anne ve kız çocukları için olduğuna erkek çocukları kırk
basmayacağına inanılır (KK: 100, 111, 115, 116).
Kırk baskını çocuklar kiliseye götürülür, kilisenin etrafında üç kez hızlı hızlı
döndürülür (Aytekin 2006, 143).
Kırk baskını veya geç yürüyen çocuklar topal bir kadın tarafından küfeyle ev ev
dolaştırılarak şöyle denir:
Bir sokum ekmek
33
Kapı kapı gezmek
Kütüme küt
Bir sokum ekmek (Aytekin 2006, 143).
Çocuk doğduktan kırk gün sonra kırk çakıl taşı, kırk tane arpa, bir madeni para
ve bir iğne suya atılır ve çocuk bunda yıkanır. Sonra o su dört yol ağzına dökülür.
Böylece çocuğun kırkı çıkmış olduğuna inanılır (KK: 141, 142, 143, 145, 147, 149).
Mezar üzerinden kırk tane taş alınır, kırk tane buğday, bir tane iğne, bir tane
metal para bir testiye atılır. Yedi musluktan su alınır, bir gece dışarıda bekletilir. Bu
suyla çocuk yıkanır. Bu su dört yolun ortasına serpilir. Böylece çocuğun kırkı çıktığına
inanılır (KK: 120, 121, 123, 125, 129, 130).
Lohusayı uyku halindeyken etkilediğine inanılan ve büyük bir karartı olarak tarif
edilen Karavura (Karabasan) basmasından kurtulmak için lohusanın o anda uyanıp
besmele çekmesi ve bütün kuvvetiyle ayağa fırlaması gerektiğine inanılmaktadır
(Sevindik 2011, 7).
Çocuk doğduktan sonra, fazlaca dem (kan) gitmesi neticesinde lohusanın aniden
bayılması durumu “Dem İkizi” olarak bilinmektedir. Bu duruma düşülmesine sebep
olarak da lohusanın besmelesiz hareket etmesinden dolayı şeytanın lohusanın gözlerinin
ferini alması gösterilmektedir. Dolayısıyla dem ikizi olmamak için lohusalara
besmelesiz hareket etmemeleri önerilmektedir (Sevindik 2011, 7).
Bir kadının doğurduğu çocukları ölüyorsa bebek uzun ömürlü olsun diye bebeğe
eşek sütü içirilir. Bu sütün çocuğun uzun ömürlü olmasını sağlayacağına inanılır (KK:
5, 6, 9, 10).
Çocuğu yaşamayan kadınlara kurt ezilip sarılırsa çocuğunun yaşayacağına
inanılır (KK: 15).
Çocuk ölmesin diye ateşe tuz atılır. Kapı eşiğinde keçiboynuzu yakılır. Onun
dumanına hiçbir şeyin gelmeyeceğine inanılır (KK: 2, 5).
Bir kadının çocuğu yaşamıyorsa eşek kemiği kaynatılır, çocuk bu kaynatılan su
ile dört yol ağzında yıkanır. Anne ise kırklı köpeğin üstüne gider çırpınır. Böylece
çocuğunun yaşayacağına inanılır (KK: 5, 9, 17 18, 19, 20).
Çocuğu yaşamayan kadınlara sarımsak ve özü otu ezilip sarılırsa çocuğunun
yaşayacağına inanılır (KK: 14).
Çocuğu yaşamayan aileler yeni doğan çocuğun kulağının kenarını keser böylece
çocuğun yaşayacağına inanılır (KK: 18).
34
Çocuğu yaşamayan aileler yeni doğan çocuklarına Yaşar, Durmuş gibi isimler
verir. Böylece yeni doğan çocuğun yaşayacağına inanılır (KK: 11, 15).
Çocuğu yaşamayan aileler 7 evden su, çaput toplar, kıyafet yapar, bu kıyafet
çocuğa giydirilir. Su da çocuğa içirilir. Böylece çocuğun yaşayacağına inanılır (KK: 4,
6, 100, 102, 200).
Çocuğu yaşamayan kadınlar Kayırlı’ya (ziyaret) götürülür. Orada kara tavuk
kesilip kadının sırtına konulur. Böylece çocuğun yaşayacağına inanılır (KK: 2, 3, 9, 19,
160, 163).
Erkek çocuğu ölen aileler Mehmet isimli 7 evden çaput alıp dikerse çocuklarının
yaşayacağına inanılır (KK: 5, 7, 8, 11).
Yeni doğan çocuğa nazar değmesin diye nazarlık takılır (KK: 12, 15).
Çörek otu asılan çocuğa nazar değmeyeceğine inanılır (KK: 16, 17).
Çocuğa, üzerlik otu, seğ, bal mumu (kafera) ve su geçirmez mavi bezden yapılan
nazarlık asılırsa nazar değmeyeceğine inanılır (KK: 15, 16, 19, 20).
Soğan kabuğu ateşe atılıp bebeğe koklatılırsa o bebeğe nazar değmeyeceğine
inanılır (KK: 7, 8, 9).
Evin muhtelif yerlerine at kafası veya eşek kafası asılırsa nazar değmeyeceğine
inanılır (Beğen 2003, 39).
Nazar muskası yapılıp asılan çocuğa nazar değmeyeceğine inanılır (KK: 12, 13,
160, 167, 168).
Çocuklara, hurmanın çekirdeği ve has iğdenin dalı gün doğmadan kesilip asılırsa
nazardan koruyacağına inanılır (KK: 12, 13).
Dağdağan ağacından yapılan nazarlığın çocuğu nazardan koruduğuna inanılır
(KK: 4, 8).
Bebeklere kara sürerek nazardan korunabileceğine inanılır (KK: 114, 115, 119,
124, 126).
Çocuğu nazardan korumak için Alay köyündeki hocaya muska yazdırılır (KK:
131, 132, 135, 136).
Sarımsak kökünden yapılan nazarlık takılan çocuğa nazar değmeyeceğine
inanılır (KK: 120, 130).
Çocuğun gözüne sürme çekilirse gözlerinin pişkin (iri) olacağına inanılır (KK:
156, 180, 193, 195, 196).
35
Gözlerine sürme çekilen çocuğun gözlerinin güzel olacağına inanılır (KK: 14,
15, 165, 167).
Gözlerine sürme çekilen çocuğun gözlerinin ağrımayacağına inanılır (KK: 11,
13, 181, 182, 183, 185, 187).
Çocuğun yüzüne kara sürülürse sarılık olmayacağına inanılır (KK: 152, 153,
156, 159, 168).
Konuşamayan çocuğa caminin kapısı kilitle açılır ve o kilit yalatılırsa çocuğun
konuşabileceğine inanılır (KK: 15, 30, 31).
Konuşamayan çocuğu Cuma günü camiye götürürler, babasının ayakkabısıyla
ağzına vururlar. Böylece çocuğun konuşacağına inanılır (KK: 2, 12, 23, 50, 65).
Yedi evden kurban dili toplanır. Bu kurban dilleri haşlanır ve suyundan çocuğa
içirilirse konuşamayan çocuğun konuşacağına inanılır (KK: 182, 183, 184, 185, 186).
Kurban bayramında ismi Mehmet olan yedi evden kurban sahiplerinin rızasıyla
kurban dili alınıp konuşamayan çocuğa yedirilirse çocuğun konuşacağına inanılır (KK:
191, 192, 200).
Yürüyemeyen bebek üç Cuma süprüntülükte sallanırsa yürüyeceğine inanılır
(KK: 15, 17).
Yürüyemeyen çocuk yeraltına götürülüp dua edilirse yürüyeceğine inanılır (KK:
19, 199).
Yürüyemeyen çocuk Gölcük başına götürülüp suda gezdirilirse çocuğun
yürüyeceğine inanılır (KK: 111, 112, 113, 115).
Çocuk yürüyemiyorsa soydan gelen bir şey olduğuna inanılır (KK: 155, 156,
159).
Çocuk yürüme çağına gelince iki ayağına ince bir ip bağlanarak iyi koşan birine
ip yoldurulur ve koşması sağlanır. Böylece çocuğun ayak bağının çözüleceğine inanılır
(Güçlü 1994, 73).
Yürüyemeyen bebeğin, Cuma günü ayağına ip bağlanır ve çocuk adım attığında
ip kopartılır. Bundan sonra çocuğun yürüyeceğine inanılır (KK: 100, 120, 147, 153,
165, 169, 171).
Çocuğun göbek bağı nereye gömülürse çocuğun orada kalacağına inanılır (KK:
136, 137, 138, 139, 140, 142).
Çocuğun göbeği denize atılırsa zengin olacağına inanılır (KK: 142, 145, 147,
148, 150).
36
Göbek bağı cami bahçesine gömülen çocuğun ahlaklı olacağına inanılır (KK: 6,
8, 9).
Göbek bağı köpeğe veya kediye verilen çocuğun çalışkan ve dayanıklı olacağına
inanılır (KK: 5, 6, 8, 13).
Göbeği evin eşiğine gömülen çocuğun evcimen olacağına inanılır (KK: 3).
Göbeği ahıra gömülen çocuğun malcı olacağına inanılır (KK: 11).
Kız çocuğunun göbeği süpürgeye bağlanırsa evcil olacağına inanılır (KK: 17,
18, 19, 119, 139).
Sakallı adama bebek gösterilmemesi gerektiğine, bunun iyi olmadığına inanılır
(KK: 140, 142).
Annenin başına kırkı çıkana kadar sarı tülbent sarılırsa çocuğun şaşı
olmayacağına inanılır (KK: 130, 132, 133, 135).
Çocuk doğduktan sonra kırk gün içinde tırnağı kesilirse hırsız olacağına inanılır
(Karabakla, 2003, 73).
Çocuğun isimleri büyükleri tarafından konulur ve genellikle ölmüş ya da çok
yaşlı ninelerin, dedelerin isimleri tercih edilir (Güçlü 1994, 73).
Kız çocuklara kırmızı, erkek çocuklara mavi elbiseler giydirilir (KK: 141, 142,
143, 145, 150, 152, 154, 156).
Çocuğun beşiği boş sallanırsa çocuğun öleceğine inanılır (KK: 130, 132, 135,
138, 170, 190).
Çocuğun dişi çıktığı zaman bulgur kaynatılıp komşulara dağıtılır. Bu bulgurdan
32 tanesi çocuğun omzuna dikilir (KK: 30, 32, 35, 37, 38, 39, 40).
Derinkuyu’da çocuğun dilaltı genellikle yaşlı bir kadına kestirilir (KK: 120,
150, 163, 169, 175).
İneğin altına erkek çocuğun dişi atılırsa ineğin dişi dana doğuracağına inanılır
(Aytekin 2006, 146).
Yeni doğan çocuk toprakla belenirse toprak kadar sağlam olacağına inanılır

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Başa dön tuşu