Yöresel Halk İnançları

Ay ve Güneşle İlgili Halk İnanışları

Türk halklarında ayı ve güneşi, tanrı bilip tapma, kutsal sayma geleneği eski
zamanlardan beri vardır (Rysbaeva 2010, 142).
85
Gerek ay gerekse güneşin, yüce varlık, deniz suları, yağmur, verimlilik, insanın
ölümden sonraki kaderi, ebedilik, giriş / geçiş törenleri, ölüler ve seçkinlerle vb. olan
ilişkileri, insanların bu gök cisimlerine kutsiyet atfetmesine ve anlamlar yüklemesine
sebep olmuştur (Eliade 2005, 150).
Türk inanç sisteminde güneş koruyucu vasfı itibariyle gök, ay ve yıldız gibi bir
iye mevkiindedir. Hunlar güneşi “kün” diye adlandırmışlardır. Bu kelime günümüzde
gün anlamında kullandığımız kelimenin eski şeklidir. Çin kaynaklarının verdiği
bilgilere göre künün kutsanması Hun çağına kadar uzanmaktadır. Kaynaklar Hun
çağında Türk kağanlarının güneşe hürmetlerinden dolayı otağlarını doğuya, güneşin
doğduğu yere açtıklarını kaydetmektedir (Kalafat 2010, 127). Türklerin büyük bir kısmı
da evlerinin, çadırlarının kapılarını güneşin doğduğu tarafa yaparlardı (Uraz 1992, 37).
Ayrıca eski Türkler güneş ve ay ile devlet arasında da bağlantı kurmuşlardır “
Kök Türkler, Uygurlar, Hakani Türkleri döneminde ve daha sonra hem güneş hem ay
hem Kün-ay hükümdarlık simgesidir.” (Esin 2001, 148). Kağanlarla güneş arasında
koruyuculuk vasfı bakımından bir bağ kurulmuş ve kağan da güneşe benzetilmiştir.
Kağanın, güneş ve ay gibi kötülüklerden koruyan bir fonksiyona sahip olduğu
düşünülmüştür (Kalafat 2010, 128).
Yakutlar, güneş ve ayı iki kardeş olarak kabul etmekte ve onlara tanrısal güçler
izafe etmekte, bazı kahramanların güneş ve ayın lütfüyle türediğine inanmaktaydılar
(Günay; Güngör 2007, 71).
Türkler, kendi iradeleri dışında vuku bulan doğa olaylarına kutsiyet atfetmiş ve
bunları “Aydınlık âleminin temsilcileri” olarak kabul etmişlerdir. Uygurlar bundan
4000-6000 yıl öncesinde güneşi tanrısal bir tezahür olarak kabul etmekte ve ona
kutsallık atfetmekteydiler. (Rahman 1996, 133). Kutsal olan ayın veya güneşin önünün
kapanması, normal bir şey değildi. Eski Türkler bu işi kötü ruhların yaptığına
inanmışlar ve “Ay tutulması esnasında göğe ok atarak, davul çalarak, silah atarak ve
bağırarak gürültü çıkarıp ayın yüzünü örten karanlığı, kara iyeleri kovmaya
çalışmışlardır.” (Kalafat 2010, 134).
Türk düşüncesinde güneş dişi, ay ise erkek olarak rol alıyordu. Anadolu’da “ay
dede” denmesi bundandır (Ögel 2010, 187).
Türk mitolojisinde bu kadar önemli bir yer tutan ay ve güneşle ilgili günümüzde
Anadolu’da yaşayan pek çok inanış ve uygulama mevcuttur. “Bitlis ve Hakkâri
çevresinde ay tutulması sırasında havaya silahla ateş edilir. Teneke çalıp gürültü
86
çıkarılır. Kars’ta, ayın ilk hilalini gören kişi, hemen toprağa ve altına bakar. Eğer ilk
hilali gören kişi böyle yaparsa sonraki günlerin güzel ve bereketli geçeceğine inanılır.
Ağrı’da ay ışığında bekletilmiş sular verimi arttırması için tarlalara dökülür. İç
Anadolu’da yeni doğmuş aya bakılınca “Ay gördüm Allah, Amentübillah, ay uğurlu
olsun ya Resulullah” denir. Halk arasında eski hesap ayın 13. 14. 15 ve 29. 30. günleri,
hilal, dolunay ve karanlık gecede zifaf yapmaktan kaçınmalı, cinler çiftlere zarar
verebilir inancı vardır.” (Kalafat 2010, 134-135).
Araştırma bölgemiz olan Derinkuyu ilçesinde de ay ve güneşle ilgili şu inanışlar
mevcuttur.
Ay ve güneş tutulunca silah atılıp teneke çalınır (Güçlü 1995, 28).
Güneşe karşı işenmez (Güçlü 1995, 32).
Güneş doğduktan sonra uyuyan kişinin nasibinin kapanacağına inanılır (Güçlü
1995, 35).
Müslüman’ın üzerine (yatarken) güneş doğmamalıdır (KK: 150, 156, 164).
Yatağın üzerine güneş düşmesi hayra alamet sayılmaz (Güçlü 1995, 82).
Güneş erken batarsa ya da güneşin önü bulutlarla kapanırsa tufan çıkacağına
inanılır (Güçlü 1995, 86).
Güneş batarken uyunmaz ve namaz kılınmaz (KK: 200, 203, 213).
Güneş batarken uyuyanın ömrünün kısalacağına inanılır (KK: 70, 71, 72, 74, 75,
77, 79, 83).
Kışın güneş doğması ve ortamı ısıtması ile yaz ayının ılık geçmesinin kıyamet
alameti olduğuna inanılır (Güçlü 1995, 86).
Ayın nur olduğuna ve ona çıkılamayacağına inanılır (Güçlü 1995, 35).
Ay, dolunay olunca o gün işlerin kötü gideceğine inanılır (KK: 110, 111, 115).
Ay, yarım ay olunca teneke çalınır (KK: 150, 151, 153).
Ay, dolunay olunca işlerin kötü gideceğine, yarım ay olunca da insana huzur
geleceğine inanılır (KK: 88, 89, 214, 215).
Ayı ilk gördüğün zaman Amentü duası okunur (KK: 100, 101, 105, 115).
Gök ayının yeni olduğu zaman yeşil ağaç budanmaz (KK: 208, 209, 211, 213).
Ay tutulmasında teneke çalınır, Sala verilir ve Ezan okunur (KK: 211, 212, 215).
Ay tutulduğu zaman cinlerin ayın önüne geçtiğine inanılır ve bu cinler, korkup
kaçsın diye teneke çalınır (KK: 2, 5, 7, 9, 15, 22, 198).
Dolunayı gören iyi şeyler gelsin diye dua okur (KK: 20, 120, 121, 125).
87
Gece gizlice ay ışığında yıkananın ay gibi parlayacağına inanılır (KK: 70, 72,
75, 76).
Dolunayda, tohum atılmaz; çünkü gün dönümünün geçtiğine inanılır (KK: 21,
52, 55, 57, 65).

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Başa dön tuşu