Yöresel Halk İnançları

Ad Vermeyle İlgili Halk İnanışları

Türk hayatının hemen bütün safhalarında / tarihimiz boyunca, ad alma, ad
kazanma, ad verme işlemleri önemli bir yer işgal eder (Kalafat 2010, 279). Yeni doğan
çocuğa gelişigüzel bir isim verilmez. Çocuğa konacak adın; çocuğun kişiliğini,
37
geleceğini ve toplum içindeki yerini tayin edecek olmasından dolayı bu işleme büyük
önem verilmektedir (Örnek 2000, 149). İsim, insanın toplumsal ve bireysel kişiliğinin
yanı sıra büyüsel ve gizemsel gücünü de belirleyen bir simgedir (Örnek 1971, 11).
Çocuğun doğduğu gün, zaman, ay ve mevsim; doğum yapılan yer; doğduğu sıradaki
olaylar; kimi kişilere karşı duyulan hayranlık, şükran ve minnet duyguları; gelenekler;
daha önceki kardeşlerinin yaşayıp yaşamadığı; moda, kültür değişmeleri ile siyasi
etmenler gibi durumlar çocuğun ismini belirlemede birinci derecede rol oynamaktadır
(Örnek 2000, 149).
Eski Türklerde ad alma geleneğiyle ilgili en açık bilgiyi destanlardan elde
edebiliriz. Kahramana ad verme merasimi “Yakut, Altay- Yenisey, Kazak-Kırgız ve
eski Oğuz destanlarında farksız olarak görülür.” (İnan 1998, 206). Türklerin destan ve
masallarından pek açık olarak anlaşıldığına göre çok eski bir çağda kahramanlık
gösterinceye kadar gençler boyun üyesi sayılmaz, babasının iğreti olarak verdiği
isimden başka ad taşıyamaz ve at sahibi de olamazdı. Yakut destanlarından anlaşıldığına
göre, eski Yakutlarda çocuklara ilk ad oturmaya başlarken verilirdi. Gerçek ad ise yay
çekip ok atmaya başladığında verilirdi. Hakas Türklerinin destanlarında da kahramanlık
göstermeden çocuk ad alamıyordu (İnan 1976, 138-139).
Dede Korkut boylarında çocuğun ad kazanması için ya bir olağanüstü iş
başarması yahut düşmana karşı baş kesip kan dökmesi, yani bir kahramanlık göstermesi
gerekir (İnan 1966, 145-159).
Eski Türklerde ad verme geleneğinin bir başka boyutu da çocuğun doğumunda
meydana gelen hadiseler, ruhların etkileri, doğal olaylar, göksel durum gibi dış faktörler
oluşturmaktadır. Kazanılan bir zafer sonrası doğan çocuklara Yağıbasan, düşman
baskını sırasında doğan çocuklara Yağıbastı, Yağıgeldi isimlerinin verilmesi; güneşin
doğması sırasında doğan çocuklara Gündoğmuş, Güngördü, Akkoyaş, Akgün gibi
adların verilmesi; hayvan saldırıları sırasında doğan çocuklara da Kurt, Kurtgeldi
isimlerinin verilmesi; bu pratiğin tesiri iledir. Ayrıca günümüzde de yaşayan geleneğe
göre çocukları yaşamayan aileler, çocukları olduğunda Durdu, Yaşar, Binyaşar, Satı,
Satılmış, Satıpaldı isimlerini vererek çocuklarının yaşamasını sağlamaya çalışırlar
(İvgin 2000, 144-145). Bunun dışında ulu ve yiğit bir kimsenin ölüm yılında doğanlar
çoğunlukla onun adını almaktaydı (Uğur 1991, 13).
38
Günümüzde çocuğun ad alması için artık kahramanlık yapmasına gerek yoktur
ancak; hala ad vermeyle ilgili bir takım uygulamalar ve inanışlar halk arasında canlı bir
şekilde yaşamaya devam etmektedir.
Güney Türkistan’da durmayan, yaşamayan çocuğun yaşaması için çocuğu özel
esnetilmiş kurtağzından büyükbabası ve büyükannesi geçirirse o çocuğun yaşayacağına
inanılır (Kalafat 2010, 288).
Anadolu’nun kimi yörelerindeki inanışa göre bir kadın, çocuğu olması için hangi
ziyaret yerine gittiyse doğan çocuğuna o zatın ismini vermelidir (Selçuk 2004, 108).
Aladağ Yörüklerinde ise yeni doğan çocuklar genellikle birkaç ay adsız kalırlar.
Çünkü ad koyma törenle gerçekleştirilmektedir. Çocuğun babası bir koyun keser ve
komşularla yenilip içildikten sonra ad verme merasimi başlar. Bu ritüel genellikle erkek
çocuklarına uygulanmaktadır (Yalkın 1993, 219).
Aydın yöresinde çocuğa ismini “Aile büyükleri veya okumuş dini bütün birisi
koyabilir.” (Abalı 2011, 44).
Bitlis ve Erzurum çevresinde çocuklara bazı isimlerin verilmesinden çekinilir.
Çocuğun bu ismi taşıyamayacağına, başlarına olmadık işler geleceğine inanılır. Bu
yüzden çocuğun ismine isim eklenir (Kalafat 2010, 285-286).
Kars ve Erzurum çevresinde adaş olan iki kişi arasında biri tesadüfen oturmuş ve
bunu öğrenmişse o anda tutacağı dileğin gerçekleşeceğine inanılır (Kalafat 2010, 287).
Derinkuyu yöresinde de ad verme ile ilgili birtakım inanışlar mevcuttur. Bu
inanışlar şunlardır.
Çocuğu doğduktan sonra ölenler çocuklarına Durdu, Dursun, Yaşar gibi isimler
verir. Böylece çocuğun yaşayacağına inanılır (KK: 120, 123, 134, 140).
Devamlı kız çocuğu olup erkek çocuğu olmayanlar çocuklarına Döne, Döndü
gibi isimler verir. Bu isimden sonra erkek çocuğuna döneceğine inanılır (KK: 1, 12, 21,
26, 32).
Ailede birisi öldükten kısa süre sonra bir çocuk doğarsa bu çocuğa ölen kişinin
isminin verilmesinin iyi olacağına inanılır (KK: 12, 15, 16, 18, 21, 36, 120).
Yeni doğan çocuğa erkekse ölmüş dedesinin, kızsa ninesinin isminin verilmesi
gerektiğine inanılır (KK: 120, 130, 132, 136, 141, 149).
Çocuğa ölmüş bir aile büyüğünün ismi verildiği zaman çocuğa kötü
söylenmemesi gerektiğine; çünkü kötü söz söylendiği zaman ismin gerçek sahibine
söylenmiş olduğuna inanılmaktadır (KK: 10, 15,18, 21).
39
Çocuğu olmayanlar türbe, yatır gibi ziyaretlere gittikten sonra çocukları olursa
çocuğa o ziyaretin adının ad olarak verilmesi gerektiğine inanılır (KK: 1, 3, 14, 15, 20,
90, 91).
Yörede çocukların ismi konulurken ismin kitapta (Kuran-ı Kerim) olmasına
dikkat edilir (KK: 1, 5, 14, 15, 92, 93, 95).
İsmi kitapta olan çocukların ahrette anne babalarına kavuşacaklarına; kitapta
olmayanların kavuşamayacaklarına, o çocukları anne babalarının bulamayacağına
inanılır (KK: 33, 36, 39, 45, 55, 130).
Çocukların adı verilirken komşular ve akrabalar çağırılır. Hoca çocuğun ismini
şu şekilde verir: Çocuğun sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okur ve tekrar sağ
kulağına ismi üç kez söyler (KK: 1, 2, 10, 12, 22, 23, 33, 36, 66).
Çocuğun adını veren kişiye hediye (Dimilik, para vs.) verilir, gelenlere de çeşitli
ikramlarda bulunulur (KK: 2, 22, 32, 52, 62, 72).

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Başa dön tuşu